Eğlenceli, bol şarkılı geçen araba yolculuğunun sonunda Yeonjun küçük olanın bilmediği piknik yapacakları güzel ve sakin yere geldiklerinde arabayı bir kenara park etmiş ve şaşkın gözlerle dışarıyı izleyen bedene bakarak gülümsemişti.-Beğendin mi bebeğim?
-Şaka mı yapıyorsun sevgilim beğenmek ne demek bayıldım tanrım burası çok güzel, nasıl buldun burayı gerçi bulabilirsin ama.
-Burası çok eski zamanlarda kendimi dinlemek için geldiğim bir yerdi, her yıl buraya en az bir kez gelirdim ki şimdi senin de burada olman benim için çok şey ifade ediyor. Benimle burada olduğun, yanımda olduğun için teşekkür ederim bebeğim.
-Aptal asıl beni böyle anlamlı bir yere getirdiğin için ben teşekkür ederim.
-Bu kadar teşekkür yeter şimdi seni daha çok şaşırtacağım. İşin garip yanı ise tarlanın ortasında, hadi oraya gidelim.
Yeonjun, arabanın bagajından çıkardığı piknik sepeti ve arka koltuktan aldığı ceketi ile Soobin'in elini tutmuş küçük olanı ayçiçekleriyle kaplı tarlaya sürüklemeye başlamıştı. Soobin şikayetçi değildi bu durumdan böyle harika bir yere geldiği için mutluydu fakat buraya Yeonjun ile gelmek onu daha da mutlu ediyordu.
Ayçiçeklerine zarar vermemeye çalışarak yürümeye devam ettiler ki en sonunda çıktıkları alan sadece çimlerle kaplı, üç yanı ayçiçek tarlalarıyla çevrili, diğer yanında ufak bir akarsu bulunduran göz kamaştırıcı bir yerdi. Şimdiden Soobin burnuna dolan doğanın kokusunu sevmişti ki burası ikisinin favori mekanı olacaktı.
-Yeonjun, neden beni buraya daha erken getirmedin?!
-Bebeğim ayçiçeklerinin en güzel olduğu zamanda buraya gelmek istedim ki işte şimdi buradayız ayrıca bir şeylerin özel olmasını istedim.
-Burası çok güzel, keşke burada bir evimiz olsaydı hatta ufak bir kulübe bile olsa yeterdi. Sen ve ben biraz huzur bulabileceğimiz bu yer, sence de harika olmaz mıydı?
-Olurdu tabii, senin olduğun her yer huzurlu olur benim için yani inan farketmez bebeğim. Sen iste yeter ki bunu halledeceğim.
Soobin ilerleyerek Yeonjun'un omzuna kollarını dolamış elindekileri yere bırakmasını söyleyerek yanağına öpücük bıraktığı bedenden biraz uzaklaşmıştı. Yeonjun, elindekileri yere bıraktığında ise tekrardan kollarını boynuna doladığı bedenin dibine girmiş, vücudunu ona yaslayarak dudaklarını dudaklarına bastırmıştı.
Yeonjun, gülerek dudaklarının üzerinde bekleyen dudakları esir almış ve yumuşakça kavradığı üst dudağı emip, dişiyle eziyet ederek yalamış sonrasında ise ağzını aralayan bedenin sıcak mağarasına dilini iterek dillerinin buluşmasını sağlamıştı. Dilleri birbirlerine temas ettiklerinde iki beden de titreyerek ufak birer iniltinin dudakları arasından fırlamasını engelleyememiş, nefessiz kaldıklarında geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
-Seni seviyorum Yeonjun-ah. Hatta sana aşığım.
-Ben de seni seviyorum bebeğim, sana çok aşığım.
-Hadi oturalım ve buranın keyfini çıkarmaya başlayalım.
Yeonjun, sepetten aldığı örtüyü çimenlerin üzerine sermiş ve sepetten çıkardığı malzemeleri tek tek örtünün üzerine yerleştirmeye başlamıştı. Soobin ise örtünün üstüne oturarak Yeonjun'un getirdiği malzemelere bakıyor, ambalajlarını sökerek yardımcı oluyordu.
Burası şimdiden ikisine de iyi gelmişti ki Yeonjun, Soobin'in istediği gibi burada bir kulübe yaptırmaya karar vermişti böylece zamanlarını burada geçirebilirlerdi. Sepetteki malzemeleri yerleştirme işi bittiğinde kendisini de örtünün üzerine atarak, oturmuş ve beyaz şarabı açarak bardaklarına doldurmuştu. Getirdiği çilekli pastayı da ortaya koyarak ceketine uzanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗯𝗮𝗯𝘆𝗯𝗼𝘆/ 𝘆𝗲𝗼𝗻𝗯𝗶𝗻
FanfictionSoobin'i şirkette gören Yeonjun, little space'e sahip bu çocuğu evlatlık edinir. TXT Yeonjun&Soobin