Ayağa kalktım. "Kinci bir insan değilim ama senin söylediklerini unutamıyorum Enes." Sesim bir fısıltıdan farksızdı. Boğazım ağlamamı durdurma çabalarımın sonucu olarak düğüm düğümdü. Ruhumun neresine dokunursam dokunayım bir yaraya denk geliyordum ve tüm bunların müsebbibi olan adam tüm bu yıkımdan habersiz bir şekilde tam karşımda oturuyordu. "Kardeşimi kaybettim ben. Bir cesedi bile yoktu. Ne onun ne kocasının. Onları o şerefsizlere şikayet edense kardeşim dediğim biriydi! Sırtımdaki bıçakları saymayı bırakmışken insanlara olan güvensizliğimi normal görmelisin Âhla." Yeşillerinin parladığını görmek beni bozguna uğratmıştı. İlk defa gözlerinin dolduğunu görüyordum. Şaşkındım. Bir şey dememe müsaade etmeden devam etti. "Etrafım kalleşlerle çevrili. Bergusi'nin dediği gibi Hz. Ömer'in fethettiği, Selahaddin Eyyubi'nin Haçlı işgalinden kurtardığı Filistin topraklarını, Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı VIP kartlarına ve koruma araçlarına sahip olabilmek için sattılar." Ayağa kalktı. "Kudüs'ün bir karışından vazgeçen yarın Mekke'den öbür gün Medine'den vazgeçer." Sustu bir müddet. Doğru kelimeleri seçmekte zorlanır gibi bir hali vardı. "İşte bu sebepten güvensizliğimi mazur gör." dedi neden sonra. Islanan yüzüme değen rüzgar ürpermeme sebep oluyordu. Bir şey diyemedim. Arkamı dönüp gitmek ikimiz için de en iyisi olacaktı. Düşüncemi harekete geçirdiğimde adımı söylemesiyle durdum. Bugün rolleri mi değişmiştik? "Bacağın nasıl oldu?" Güldüm. Gözlerimden sağanak halde yaşlar boşanırken hem de. Deliriyordum galiba. "İyi." dedim. "Bacağım iyi. Ama kalbim gerçekten can çekişiyor." Kapak: @nurycl ⚘