"Zeynep... Beni duyduğunu biliyorum. Gözlerini açamıyorsan bile elimi sık lütfen."
Doktor Selim Zeynep'in avuçlarını biraz sıktığını hissetti. Hastaneye getirileli iki saat olmuştu ama Zeynep hala uyanmamıştı. Daha doğrusu uyanmak istemiyordu. Selim elini sıkıca tuttu ve güven veren bir şekilde sıktı.
"Daha iyi olduğunda... Uyandığında görüşelim. Bunun üstesinden gelebileceğinden eminim Zeynepcim."
Selim Zeynep'in elini bırakıp dışarıya çıktı. Kendisini bekleyen küçük bir grup vardı. Kuzeni Can hemen yanıbaşındaydı. Zeynep'in menajeri Ozanı da çok yakından tanıyordu. Popçu olan çocuğu televizyonda görmüştü onun yanındakinin kim olduğunu bile bilmiyordu. Doğal olarak tanıdığı ikiliye bakarak konuştu.
"Şu an kendisini çok güvende hissettiğini düşünmüyorum. Uyumayı tercih ediyor. Daha iyi olacak. Üstesinden geleceğine eminim."
Ozan hasta odasının kapalı kapısına bakıp tekrar Selim'e döndü.
"Peki o solunum maskesi falan..."
Selim elini omzuna koyup anlayışla konuştu.
"Merak etme, kendini biraz hırpalamış. Panik atak geçirdiği için kendisini daha iyi hissetsin diye takıyoruz. Satürasyonu normal. Korkacak bir şey yok."
Ozan derin bir nefes aldı. Zeynep'in bu hali içini parçalıyordu ve Gamze denen sarı cadıyı yolma dürtüsüyle dolmasına sebep oluyordu. Utanmadan gelmiş hastane bahçesinde bekliyordu. Yüzsüzlük böyle bir şeydi tabi.
Doktor Selim karşısında bekleyenlerin yüzlerine tek tek baktı. En nihayetinde gözlerini Mert'e çevirdi.
"Mert bey... Sizi de bir muayene edelim. Kolunuzun bir röntgenini çekelim. Sizi ortopedi servisimize yönlendireyim."
Mert olumsuz anlamda başını salladı.
"Zeynep uyansın öyle."
"Zeynep bütün gece boyunca hatta yarın gün boyunca da uyuyabilir. Endişe edilecek bir şeyi yok. Vücuduna sıvı takviyesi yapıyoruz. Bence sizin daha çok yardıma ihtiyacınız var Mert Bey. Sizi önce pansuman odasına alalım kolunuzu ve bacağınızı temizlesinler. Ben ortopedi hekimi yönlendireceğim."
Mert yine itiraz edecek oldu ama bu sefer araya Kerem girdi.
"Tamam doktor bey sağolun."
Doktor tekrar Can'a döndü.
"Can biraz konuşalım mı?"
Can olumlu anlamda başını salladı ve ikisi beraber uzaklaştılar. Mert arkalarından kuşkuyla baktı. Dünya da başka doktor yok gibi bu adamın kuzeni olmak zorunda mıydı? Başı deli gibi zonklarken bunları düşünmek daha da arttırıyordu baş ağrısını.
***
Can Selim'in odasına girdi. Selim onu koltuğa davet ederken kapısını kapattı ve masasının arkasına geçti. Sürekli hazır olan kahvesinden ona da ikram etti. Nihayet sandalyesine oturduğunda sadede geldi."Tedaviye hiç bir cevap vermediğini görmek çok üzücü."
Can üzüntüyle başını salladı. Bu sürecin başından beri takip ediyordu Zeynep'in durumunu. Bir çok konuda rahatladığını düşünürken son zamanlarda gelen ataklar sanki geri çekmişti tedaviyi.
"Altı ay içinde bu kaçıncı sefer. Daha önce seni arayacağını söyledi. Çok sıkıştırdım ama ne yazık ki aramadı. Hep bir bahanesi var."
"Korkuyor..."
Selim'in sözleri havada asılı kalırken Can bu kelimenin anlamını düşündü. Ne sebep olmuştu klostrofobisine? Zeynep bunu öğrenmek bile istemiyordu. Selim arkasına yaslanırken konuşmaya devam etti.