Zeynep ne geriye gidebiliyor ne de hareket edebiliyordu. Dünya üzerinde en nefret ettiği insan karşısında sırıtırken donup kaldı bir süre. Hızlı nefes alış verişleriyle göğsü inip kalkıyor korkudan göz bebekleri büyüyordu. Çocukluk travması gözlerinin önünde belirirken acıyla inledi. Bununda kaç gecedir peşini bırakmayan kabuslardan birisi olmasını ve bir an önce uyanmayı diledi.
Karşısında dikilen adam ona doğru bir adım attığında Zeynep vücuduna elektrik verilmiş gibi bir anda geriye doğru süründü ve yanı başındaki koltuktan destek alıp ayağa kalktı.
Elinden düşen telefonu kapı girişinde duruyordu. Zeynep ona ulaşmak için hamle yapmayı düşündü. Ama bu nafile bir çaba olurdu. İlyas dev gibi bir engeldi aralarında. Zeynep geri geri bir kaç adım attı ve ayağındaki topuklular zeminde tıkırdadı.
"Nereye kaçabilirsin ki?"
Zeynep kaçmak istiyordu. Yok olmak istiyordu hatta. Dünyaya hiç gelmemiş hiç var olmamış olmak istiyordu. Bu adam ona bir daha dokunursa, yapmak istediği şeyi yaparsa zaten ölüden bir farkı kalmazdı.
İlk seferinin nelere mal olduğunu düşündükçe yüreği nefretle çarptı ve dişlerinin arasından öfkeyle konuştu.
"Defol evimden."
İlyas bir kahkaha attı.
"Ne ayıp. Senin gibi cici bir kıza böyle kelimeler yakışıyor mu hiç."
Adam Zeynep'i baştan aşağıya süzerken kendisini çıplak hissetti Zeynep. O bakışlar tüylerinin diken diken olmasına sebep oluyordu. Adam tekrar konuşmaya başladığında kulakları uğuldadı.
"Ne de güzel süslenmişsin. Kime niyet kime kısmet..."
Midesi bulandı Zeynep'in. Etrafına bakındı ve arkasındaki konsolda duran cam vazoyu kaptığı gibi adama doğru fırlattı. İlyasın bundan kaçmak için yana kayması yeterli gelmişti. Vazo duvara çarptı ve patladı. Kırılan parçalar evin içine dağıldı.
"O bir kere olur. Bugün kaçacak yerin yok."
Zeynep panikle etrafına bakındı. Kaçacağı saklanacağı bir yer aradı. Adam kendisine doğru yaklaşırken oturma grubunun etrafından dolanıp mutfağa koştu. Ayağındaki topuklular onu yavaşlatıyor koşmasına engel oluyordu. Daha önce ısrar edip mutfak kapısını söktürdüğü için pişman oldu.
Ayak sesleri yaklaşırken tezgahın üzerinde duran bıçak setinden en büyük bıçağı kaptı. Bugün ölebilirdi ya da o pisliği öldürebilirdi ama teslim olmaya hiç niyeti yoktu. Adam mutfak kapısında durup Zeynep'e alayla bakarken bıçağın sapına daha sıkı sarıldı.
"Gerçekten mi?"
Adam üzerine doğru atılırken Zeynep bıçağı savurdu ama İlyas bundan ustaca kaçmayı başarmıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan adam bıçağı tutan ellerini kavradı ve Demir bir pençe gibi açtı. Bıçak ayaklarının dibine düşerken Zeynep'e yaklaşıp fısıldadı.
"Bugün seni elimden hiç bir şey kurtaramaz."
Zeynep'in itiraz etmesine fırsat vermeden sıkı sıkı tuttuğu ellerini kadının arkasında birleştirdi ve yüzünü yüzüne iyice yaklaştırdı. Artık gözü dönmüş bir halde Zeynep'e sokuluyordu. Zeynep başını yana çevirdi. Adamın nefesi yanağına çarptı ve dudaklarını Zeynep'in yanağına bastırdı. Zeynep'in ağzından hiç beklemedik bir kelime döküldü gözünden akan bir damla yaşla beraber.
"Anne..."
İlyas duyduğu kelimeyle bir adım geri çekilirken Zeynep'i bırakıp alayla güldü.