13. BÖLÜM

1.7K 187 4
                                    

Mert turne bitene kadar telefonunu eline almadı. Bunu yapmak için çıldırsa da Zeynep'le tekrar iletişim kurmadı. Bitmesi gereken biterdi. Zaten kalplerinde bir anlamı olmayan şeyin bitmemesi için yalvaracak değildi ya. Gerçekten kalbinde yeri yok muydu? Bu soruyu cevaplamaya korkuyordu.

Dönüş yolunda uyuyor numarası yaparken bütün bunları düşündü durdu. Sürekli aklına Mess'i getirmeye çalışıyor ancak ne zaman onu düşünse aklına hep Zeynep'in korkmuş gözleri geliyordu.

O geceye aklında defalarca gitti. Mantıklı bir şeyler bulmaya çalıştı. Yoktu. Sarhoş olup araba kullanırken köpeğini öldürmesinde mantıklı hiç bir taraf yoktu.

Zeynep'in hangisi olduğunu anlayamıyordu. O geceki sorumsuzluğuyla bir cana kıyan kişi mi? Yoksa otelden onu kurtaran yaklaşık bir aydır tanımaya başladığı iyi niyetli kız mı? Kafası ve kalbi allak bullak olmuştu.

Çok kısa bir süreliğine "keşke Gamze'ye karşı bir şeyler hissetmeye devam etseydim." diye düşündü. Ve anında pişman oldu. Yıllarını alan bu hastalıklı durumundan kurtulduğuna sevinmeliydi. Yeni bir hastalıklı durumun başlangıcı olsa da...

Bütün yol boyunca ne kadar uyuyor görünse de tek bir saniye bile dalamamıştı. Günlerdir hem çok yorulmuş hem de yatağa başını koyduğunda düşünmek için uzun uzun zamanı olmuştu. Ama netice de bir noktaya varamamıştı.

Herşeyi bitirme fikri ilk başlarda en mantıklısı gibi dursada şehre yaklaştıkça bu fikir en rahatsız edici düşünce halini alıyordu. Şu an istediği tek şey Zeynep'i bir an önce görmekti. Onu görüp telefonda mahvettileri konuşmayı yeniden yapabilirdi. Kızgınlığı yerini hızla ona bağırdığı için yaşadığı büyük bir pişmanlığa bırakıyordu.

Uçağın tekerleri yere değdiğinde gözlerini açtı.

"Yollarda senin gibi uyuyanına rastlamadım doğrusu."

Kerem uçuşun başından beri elinden bırakmadığı tabletini kapatıp kucağındaki çantasına koydu ve ayağa kalktı. Kafalarının üstündeki raftan Mert'in çantasını aldı ve ona uzattı.

"Sen iyi misin?"

Bu soruyu öylesine sormamıştı. Mert bütün o uyuma zamanına rağmen yorgun görünüyordu. Gözlerinin altı çökmüş ve resmen benzi sararmıştı. Mert çantasını sırtına asarken öylesine geçiştirdi.

"İyiyim... Dinlenmem lazım. Eve gidelim mi?"

Kerem bir şeyler görmek umuduyla Mert'in gözlerine baktı. Hiç bir şey yoktu orada. Zaten o anlatmadığı sürece derdini anlamak ya da ağzından bir şeyler almak gerçekten zordu.

Eve gelene kadar da hiç konuşmadı. Büründüğü bu ruh halinin geçmesi için yapmak istediği bir şey vardı. Hafif çiselemeye başlayan yağmurda arabanın bagajından çantasını aldı.

"Hasta falansan seninle kalabilirim."

Mert olumsuz anlamda başını salladı. Bir an önce yalnız kalmak istiyordu.

"Hayır gerek yok. İyiyim uyursam daha iyi olurum."

Eve doğru yürürken arabanın motorunun tekrar çalıştığını ve uzaklaştığını duydu. Arkasına baktığında Kerem'in uzaklaşan arabasının lambalarını gördü. Şiddetini arttıran çisede yolunu değiştirip evin garajına yöneldi.

Garajın şifresini girdi ve otomatik kapı yukarıya doğru kaydı. Elindeki çantayı garajın bir köşesine atarcasına bıraktı ve hemen motorun anahtarını aldı. Askıda duran motor ceketini giymek için bile zaman kaybetmedi. Hemen üzerine atlayıp kaskı kafasına geçirdi ve kontağı çevirdi. Hızla garajdan çıkarken aklında tek bir düşünce vardı.

SESSİZ ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin