19. BÖLÜM

1.3K 162 28
                                    

Zeynep nefes bile almıyor çevrede çıkan en ufak çıtırtıları bile duyabilecek kadar açılmış algılarıyla etrafı dinliyordu. Yaklaşan sesler kalbinin deli gibi çarpmasına neden olurken oturduğu yerde daha da büzüştü ve gözlerini sıkıca kapattı. Sanki onu görmezse bir sorun olmayacak, sanki o da bırakıp gidecekti. Bu bir deve kuşunun başını kuma gömmesi gibi bir şeydi.

İçinden bildiği bütün duaları ederek orada oturdu. Ne kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildi. Olduğu yerde titrerken tanıdık ses kulaklarında yankılandı.

"Zeynep..."

***
Mert daha hava kararmadan ormanın içinde yürümeye başlamıştı. Bir kaç akşamdır kaldığı bu ev ve içinde dolaştığı bu orman ona iyi gelmişti. En azından kendini dinlemek için fırsatı olmuştu. Neler hissettiğini daha net görebiliyordu artık.

Zeynep'e karşı zaafı vardı... Hatta bu artık zaaf olmaktan da öteye gitmişti. Herşey nasıl böyle bir hal almıştı bilmiyordu ama en son olanlar canını yakmıştı. Fazlasıyla...

Zeynep ona güvenmiyor kötü biri olarak görüyordu. Şimdi onun karşısına hangi yüzle çıkardı. Bir süre daha burada kalmanın en doğrusu olduğunu biliyordu. En azından acısı biraz dinene kadar.

Öfkeyle söylediği sözler Zeynep'i ne kadar kırmıştı kim bilir. Daha o kapıdan çıkmadan pişman olmuştu ama geri denememişti. En iyisi bir süre saklanmaktı belki de. Zeynep'in de öfkesi geçerdi belki o zamana kadar.

Hava karardığında da karanlık ormanın içinde yürümeye devam etti. Temiz hava yalnızlık toplumdan teknolojiden yalıtılmışlık iyi geliyordu ona. Geri döndüğünde ki bunu ne zaman yapabileceğini kendisi de bilmiyordu herşeyi bitirmek için cesareti olurdu belki. Ya da Zeynep'le konuşmak için.

Yaklaşan yaz mevsimi havanın geç kararmasına sebep oluyordu. Burada saati de yoktu telefonuda. Saati öğrenmek için eve dönmesi gerekirdi ama tahminen 20.30- 21.00 arası bir yerlerde olduğunu düşündü.

Eve dönüp son bir kaç gündür yaptığı gibi uyumayı tercih etti ve yönünü değiştirdi. Ancak uyuduğu zaman göğsünde açılmaya başlayan deliğin acısı bir nebze olsun rahatlıyordu çünkü. Ve sabah bütün haşmetiyle geri dönüyordu.

Eve giden patikaya girdi ve elindeki fenere artık ihtiyacı kalmadığı için kapattı. Yolun bundan sonrasını ezbere gidebiliyordu. Eve doğru biraz yol almıştı ki bir ses duydu. Eşofmanının cebine koyduğu feneri çıkarıp etrafına bakındı. Kendi etrafında döndü ama hiç bir şey göremedi.

Sol tarafından bir ses daha duydu. Sanki birisi adını söylüyordu. Çok geçmeden aynı sesi daha yüksek tonda tekrar duydu. Eğer aklını kaçırmadıysa ve yoksunluk belirtileri göstermiyorsa bu Zeynep'in sesiydi.

Sesin geldiği tarafa doğru bir kaç adım attı. Kendisi de inanamıyordu ama adımlarını hızlandırdı. Çölde Serap görüp su arayan bir adamın aceleciliği vardı üzerinde.

Elindeki Fener'le her yeri tarıyordu. Bunun bir hayal olmasından korkuyordu. Ormanın sonuna kadar araması gerekse de durmayacaktı. Gerekirse sabaha kadar arayacaktı sonunda bir şey bulamasada.

Feneriyle her ağaç dibini taradı geçtiği her yere dikkatle baktı. Bir açıklıkta durdu ve fenerini etrafında dönerek her yere tuttu. Karartıyı da işte o zaman gördü.

Gözlerini kısıp iyice baktığında dizlerini kendisine çekmiş olduğu yere sinmiş kadını gördü. Dudaklarından bir anda ismi döküldü.

"Zeynep..."

Karattı önce dondu ve sonra başını gömdüğü dizlerinden kaldırdı. Mert inanmayan gözlerle baktı ona. Gerçekten oradamıydı yoksa aklı ona oyun mu oynuyordu.

SESSİZ ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin