33. BÖLÜM

946 112 7
                                    

"Şu sahne işini bir halledelim zamanında dönsünler başka isteğim yok."

Kerem gergin bir şekilde elindeki kağıtları karıştırırken bir taraftan da söyleniyordu. Ozan kollarını göğsünde bağlamış kaşları çatık bir şekilde Kerem'e baktı.

"Gerçekten çok sinirliyim. Elime bir geçireyim şu yaşattıkları stresin hesabını soracağım."

Kerem karma karışık olan kağıtları düzensiz bir deste halinde masanın üzerinde duran dosyaya koydu. Başını kaldırıp Ozana baktı.

"Son zamanlarda çok fazla program iptal ettik. Bunu iptal edemeyiz. Hele de iki saat kalmışken asla. İmajımız yeteri kadar zarar gördü zaten. Bu akşam o sahneye çıkmak zorundalar."

Ozan alt dudağını ısırdı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Zeynep'in bir haftalığına gitmesi için takvimini boşalttığına bile pişman olmaya başlamıştı.

"Yoldayız dediler. Yetişecekler."

Kerem dosyayı masanın üzerinden Ozana kaydırırken içindeki dağınık kağıtlardan bir kaçı yine masanın üzerine saçıldı.

"Yetişseler ne olacak. Bir kere bile prova almadılar. Çocuk oyuncağı mı bu? Tamam... Güldük eğlendik. Ama herşeyin bir sınırı var."

"Bana niye kızıyorsun canım."

"Sana kızmıyorum Ozan. Hata yapma şansımız yok. Yaptıklarımız bir duyulursa ikiside biter."

Ozan elini kaldırıp burnundan soluyan Keremi susturdu.

"Biliyorum tatlım. Ben şunları bir daha arayayım."

Gerginliğin hat safhaya ulaştığı odadan çıktığında derin bir nefes aldı. Pantolonunun cebinden telefonunu çıkarıp Zeynep'in numarasını tuşladı.

***
Zeynep huzursuzca yerinde kıpırdandı. Henüz şehrin girişindeydiler ve trafik kilit olmuştu. Akşamın karanlığı yavaş yavaş çökmeye başlarken istemsizce bir elinin tırnağı ağzına gitti.

Uyanamamışlardı. Bir gün önce dönmeleri gerekirken Mert'in ısrarları üzerine dönüşlerini ertelemişler ve günlerdir sabahın ilk ışıklarıyla uyanan çift gözlerini açtığında öğlen olmuştu. Evden nasıl çıktıklarını nasıl yola koyulduklarını bilemedi Zeynep.

Şimdi şehre girmişlerdi ama önlerinde dev gibi uzayan milim milim ilerlemelerine sebep olan bir trafik vardı. Programa sadece 2 saat kalmıştı. Bırak prova yapmayı Zeynep üzerini değiştirebileceğinden bile emin değildi. Tabi bütün bunları düşünebilmek için önce konser alanına ulaşmaları gerekiyordu.

Mert parmaklarıyla gergin bir şekilde direksiyonda tempo tutuyordu. Rüya gibi geçen bir haftanın sonunda kürkçü dükkanına dönmenin verdiği rahatsızlık şöyle dursun konsere geç kalacak olmanın verdiği gerginlik baskın gelmeye başlamıştı.

Sıkışan trafikte olduğu yerde duran arabasının camını açtı ve akşam serinliğinin içeriye girmesini bekledi. Önündeki arabaların farları bir tesbihin altın taneleri gibi uzayıp gidiyordu.

Yetişemezlerdi. Bu şekilde asla konsere yetişemezlerdi. Kerem defalarca aramış ancak Mert onun aramalarına cevap vermemişti. Şu an en son yapmak isteyeceği şey nutuk dinlemekti.

Zeynep'in telefonunun sesini duyduğunda başını ondan tarafa çevirdi. Zeynep bir hafta kapalı olan telefonunu o sabah itibariyle açmış ve açtığına da pişman olmuşu. Önce Ozan'dan bitmek tükenmek bilmeyen azarlar dinlemiş şimdi de her on beş dakika da bir nerede olduğunun izehatını vermek zorunda kalıyordu.

SESSİZ ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin