30. BÖLÜM

1.2K 133 6
                                    

Can eve geldiğinde saat henüz dokuzdu. Önce üzerindekilerden kurtulup bir eşofman giydi ve kendisini yatağın üzerine sırt üstü bıraktı. Bütün gün boyunca karma karışık duygularla kıvranıp durmuştu. Esra'nın onu bırakacağını söylemesi içinde tarif edemediği duyguları uyandırmıştı. Terk edilmişlik duygusu o kadar şiddetliydi ki kendisini en güvenli limanına atmak istiyordu. Zeynep'e...

Ama ne aramaya eli varıyor ne de en son yaşadıklarından sonra onu görmeye gidebiliyordu. Orada öylece bir süre daha uzandı. Eli huzursuzlukla dolu kalbinin üzerinde gözlerini kapattı ve geçmesini bekledi.

Hiç bir şey geçmiyordu. Kalp ağrıları her nefes alış verişinde şiddetle geri dönüyordu. Son zamanlarda altı üstüne dönen hayatının enkazında kalmıştı resmen.

Mert denen adam Zeynep'in hayatına girene kadar her şey nasılda normaldi. Belki aralarında karşılıklı bir duygu alış verişi yoktu ama böyle bir soğuklukta yoktu. Hem Mert olmasa Can o gece Esra'yla olanları asla yaşamaz Esra'da onu bırakmazdı. Her şeyin sorumlusu olarak o adamı gördüğünde vicdanı biraz olsun rahatlıyordu.

Aslında içinde bir yerlerde suçu kendisinde araması gerektiğini biliyordu ama her zamanki gibi başkasını suçlamak kolay geliyordu. Zeynep'e olan duygularını zamanında itiraf edebilseydi eğer en azından onu böyle kaybetmeden önce bir şansı olurdu. Şimdi yaptığı değil yapmadığı şeylerden duyduğu pişmanlık bütün bedenini esir alırken yüreği acıyla buruldu.

Ona söylemek istiyordu. Bir seçeceğinin daha olduğunu bilmesini istiyordu. Evet bu hiç etik değildi ama Can bu pişmanlıkla bir ömür yaşayamazdı. Aniden gelen bir kararlılıkla yataktan hızla doğruldu ve komidinin üzerinde duran telefonu eline alıp Zeynep'in numarasını rehberden bulup aradı.

Uzun uzun çalan telefonu açan kimse olmamıştı. Telefonu tutan eli yanına düşerken çaresizce odanın içinde bir kaç adım attı. Kısa bir süre sonra da hızla çıkış kapısına yöneldi.

Zeynep eğer onun çağrılarına cevap vermiyorsa o da Zeynep'e giderdi.

***
Zeynep küçük bir tabağa koyduğu atıştırmalıları koltuğun ucuna emanet gibi ilişmiş Davuta uzattı. Genç adamın duygularını belli etmeyen yüzü yine ifadesizdi. Zeynep'in verdiklerini istemeyerek alıp tekrar önünde duran sehpaya koydu. Zeynep kızdığını belli eden bir kaş çatışıyla tabağı alıp tekrar adamamın uzun boyundan dolayı otururken iki büklüm olan bacaklarının üzerine koydu.

"Sabahtan beri hiç bir şey yemedin. Lütfen bunu yer misin?"

Genç adam mahcup bir şekilde istemeyerek de olsa tabağı eline aldı. Yaşadığı başarısızlık hissi içini bir kurt gibi kemiriyordu. Zeynep ortadaki sehpadan içecek doldururken onu bekledi ve kendisine uzatılan bardağı da aldı. Patronunun ısrarcı bakışları arasında bir kaç lokmayı ağzına attı.

Zeynep gördüklerinden memnun bir şekilde arkadaşlarına dönerken Davut iyice kendi köşesine çekildi ve düşüncelere daldı. Aslında içeriye çok ısrar ettikleri için girmişti. Onun görevi bu insanlarla böyle dostluk kurup aynı masada yemek yemek beraber kutlama yapmak değildi. Onun görevi bu insanları korumaktı. Şimdi dışarda olmayı ve evi kolaçan etmeyi tercih ederdi.

Zeynep kendisinden beklenmeyecek bir neşeyle doluydu bu akşam. Yaşadığı onca kötü olaydan sonra böyle neşeli olması tuhaf geliyordu aslında ama içinden gelen bu duyguya engel olamıyordu. Yanı başında oturan adamdan yayılan sıcak enerji sebep oluyordu belki de bütün bunlara.

Zeynep hayatında ilk defa bir insanın sevgisini bu kadar net hissedebiliyordu. Sevildiğini çok iyi biliyordu. Mert'in hisler o kadar şeffaftı ki o itiraf etmeden bile bu hislerin yoğunluğunu görebilmişti Zeynep.

SESSİZ ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin