7.BÖLÜM

1.8K 173 9
                                    

Can geceden beri belki yüzüncü defa Zeynep'i aradı. Hala telefona cevap veren yoktu. Gün ağarırken otelin lobisinin geniş camlarından alacakaranlıkta hafiflemeye başlayan kar yağışına baktı.

Zeynep gittikten bir saat sonra otelden çıkış talebinde bulunmuş ancak bu isteği dönüş yolunda çok şiddetli bir kar fırtınası olduğu için yetkililer tarafından kabul edilmemişti. Zaten yol kapanmıştı. İstese de gidemezdi.

Ama Zeynep...

O gitmişti. Şimdi neredeydi? Ne durumdaydı? Telefonuna neden cevap vermiyordu? Can çıldırmak üzere olduğunu hissediyordu. Ona bir şey olursa ne yapardı. Bunun düşüncesi bile yüreğinin paramparça olmasına yetmişti.

"Onu buraya ben getirdim. Her şey benim yüzümden."

Bu düşünce içini bir kor gibi yaktı. Ona bir şey olmamasını fırtınadan korunmak için bir yere sığınmış olmasını diledi. İçerde daha fazla duramadığını boğulduğunu hissettiği anda kendini dışarıya attı. 

Rüzgar ve kar yağışı şiddetini yitirmişti. Dondurucu soğuk devam etmesine rağmen ufukta sökmeye başlayan güneş fırtınanın dindiğinin habercisi gibiydi.  Soğuk havada aklının başına gelmesini bekledi. Ona hiç bir şey olmamıştı. Olamazdı.

O bu düşüncelere dalmışken kırmızı ve sarı ışıkları yanıp sönen kar küreme aracının otelin önünde durup içindeki görevlinin güvenliklerle bir süre konuştuğunu sonra da geçip gittiğini gördü. Güvenlik koşarak yanına geldi ve nihayet Can'ın saatlerdir beklediği haberi verdi.

"Can bey yol açılmış geçişlere izin veriyorlar."

Can adama cevap bile vermeden hemen arabasına koştu. Geceden otele ödemesini yapıp çantasını arabasına taşımıştı bile. Hiç bir şey için vakit kaybedemezdi. Hemen camlardaki karı elleriyle indirdi. Arabanın kapısını soğuk havanın etkisiyle buz tutmasından dolayı zorlukla açtı. Hemen çalıştırıp hareket ettirirken arabanın klimasını açtı. Sıfırın altına düşen sıcaklıkta parmaklarının donmasını istemiyordu.

***
Yoldaki karları küremişlerdi. Buzlanma da çok fazla yoktu. Mümkün olan en yüksek hızla bir an önce Zeynep'i bulmak için yol alıyordu. Yarım saatin sonunda yol kenarındaki hummalı çalışmayı gördü.

Tam yanından geçecekti ki arabayı tanıdı ve ani bir frenle durdu. Telaşlı parmakları emniyet kemerini çözdü ve hızla arabadan indi. Araba Mert'in arabasıydı ve kara saplanmış bir şekilde yol kenarında duruyordu.

Heyecanı endişesi dudaklarından dökülen zayıf bir soru cümlesiyle arabanın önündeki karları küremeye çalışan adamlara yöneldi.

"Burada ne olmuş böyle?"

Adamlar onu yeni fark etmiş gibiydiler. Bir tanesi ona bir saniye kadar baktı ve umursamaz bir şekilde işine devam etti. Diğeri elindeki küreğe yaslanıp bu dinlenme fırsatı kaçırmamıştı. Durumu pek de umursuyor gibi göründüğü söylenemezdi.

"Kaza yapmışlar dün gece."

"Neredeler şimdi?"

Can nefesinin kesildiğini ellerinin titrediğini hissediyordu. Bütün bu olanların sorumlusunu bulduğunda elinden kimse alamayacaktı. Adam Can'ın sorusunun üzerine parmağını kaldırıp uzaklarda ki bir yeri işaret etti.

"Şuradaki dinlenme tesisindeler."

Can adamın gösterdiği yere döndü ve çok da uzakta olmayan tesisi gördü. Hemen arabasına koşup tekrar direksiyona geçti. Adama teşekkür etmeyi unutmuştu ama şu an bunu önemseyecek durumda değildi.

SESSİZ ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin