Mert uyandığında gözü yatağının yanı başında duran komidine takıldı. Altın sarısı tüyleriyle adeta gülümseyerek bakıyordu fotoğraftaki köpek. O gideli altı ay olmuştu. O kadar özlemişti ki Mert sabahları onun tarafından uyandırılmayı fotoğrafa bakarken burnunun direği sızladı ve gözleri doldu.
Çerçeveyi eline alıp okşadı. Elinin altında yumuşak tüylerini hissetmeyi diledi. Ancak bu nafile bir çabaydı. Elinde tuttuğu çerçeveye doğru konuşurken oldukça öfkeliydi.
"Sana bunu yapan bedelini ödeyecek Mess..."
Çerçeveyi yerine koyup üzerindeki yorganı kenara savurdu. Altına bir eşofman geçirip evinin spor için ayırdığı odasına geçti.
Koşu bandına çıkıp önce yavaş tempoda sonra gittikçe artırarak hızlı tempoda koşmaya başladı. Odanın bir duvarı yere kadar camdı ve oradan bahçe bütün ihtişamıyla görünüyordu. Mart başı olduğu için havanın dengesizliğine aldanan ağaçlar tomurcuk vermeye başlamıştı bile. Ama bir kaç gündür soğuktu ve doğadaki gelişimde durmuştu.
Bazen Mert o camları açıp koşardı. Eskiden olsa Mess bahçede koşturur bazen de koşu bandının dibinde otururdu. Şimdi ise Mert'in düşündüğü tek şey o geceydi. Ne bahçeyi görüyor ne de dışarıdaki değişimleri önemsiyordu.
O akşam üzeri Mess'le bahçede uzun uzun oynamışlar sonra yağmur başlayınca eve girmişlerdi. Kısa bir süre sonra Mess kapıyı tırmalamaya ve dışarıya çıkmak için ulumaya başladığında Mert yağmurun tadını çıkarsın diye bahçeye salmış kendisi de bir kupa kahve alıp verandaya oturmuştu. Mess yağmurda koştu eğlendi. Sonra bahçe kenarındaki güllerin dibinde oynamaya daldı. Kahvesi biten Mert bir fincan daha almak için içeriye girdi. Geri döndüğünde Mess bahçede yoktu. Hemen evin etrafını kolaçan etti. Adıyla seslendi. Ancak çağrısına bir karşılık bulamadı. Gittikçe şiddetini arttıran ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmura aldırmadan üzerindeki tişörtle sokağa fırladı.
Sokakta deli gibi koştururken bir taraftanda çılgınlar gibi bağırıyordu. Bir aşağı bir yukarı koştu. Ancak Mess hiç bir yerde yoktu. Mert tam eve geri dönüp içeriye mi girdi diye bakacaktı ki sokağın aşağısından acı bir fren sesi duyuldu. Ve ardından da bir kadının feryatlarını.
Mert o geceye geri dönebilse Mess'in üzerinden gözünü bir saniye olsun ayırmazdı. O geceye geri dönebilse Mess'i asla dışarıya çıkarmazdı. Ve o geceye geri dönebilse o kadını öylece bırakmazdı. Sarhoş bir sürücü ondan en kıymetli dostunu almıştı. Şimdi ödeşme zamanı gelmişti. Mert'te ondan hayatını alacaktı.
Koşu bandının hızını daha da arttırırken evin güvenlik şifresinin tuşlandığını ve içeriye birisinin girdiğini duydu. Gelen Kerem olmalıydı. O günki programlarında ünlü bir kot firmasının katolog çekimleri vardı.
Kerem Mert'i bulduğu yerde bulmayı hiç beklemiyordu. Genelde yataktan kazıyarak uyandırdığı insan son zamanlarda uyuyamaz olmuştu.
"Hazırlan da çıkalım. Bugün çok işimiz var."
Mert koşu bandını durdururken omzuna astığı havluyla saçından ve yüzünden akan terleri kuruladı.
"Yarım saate hazır olurum."
Havluyu tekrar omzuna atıp banyonun yolunu tutmuştu ki arkasından seslenen Kerem'i duydu.
"Bugün seni güzel sürprizler bekliyor."
***
"Zeynep kalk artık Üsküdar'da sabah oldu."Zeynep hiç oralı olmadan öbür tarafına döndüğümde poposuna şaplak indi.