Zeynep başını geriye doğru yasladı. Kendini hazırlamaya çalışıyordu. Ama içinden bir ses bu seferde olmayacağını söylüyordu. Belki de olmasını istemediği için olmuyordu.
Bu yaşadığı şiddetli panik ataktan sonra dördüncü seanstı. İlk üç denemede yeteri kadar derine inemedikleri için hipnoterapi amacına ulaşamamıştı. Bu seferde olmazsa Zeynep tekrar bir şans vermeyecekti kendine.
Selim sandalyesini Zeynep'in uzandığı koltuğun başına çekti.
"Bugün nasıl hissediyorsun?"
Her seansta olduğu gibi Zeynep'i rahatlatmak için yine havadan sudan konuşmaya başlamıştı Selim.
"Gergin..."
Zeynep'in verdiği cevap hiç hoşuna gitmesede bunu belli etmedi. Zeynep'in bu seanslarda başarı elde edebilmesi için önce Selim'e sonra kendisine güvenmesi gerekiyordu. Ama üç seferdir bu güveni sağlayamamıştı. Gözlerini gözlerine kenetledi.
"Biliyorsun bunun olması birazda senin elinde Zeynep. Bana güvenmelisin. Sana ancak o şekilde yardımcı olabilirim. Kötü bir deneyim olabilir ama bununla yüzleşmek sorunu çözmende çok önemli bir paya sahip. Seni zorlamak istemiyorum ama daha fazla gayret etmen gerekiyor. Bunu yapabilirsin değil mi?"
Zeynep olumlu anlamda başını salladı. Şu an konuşmak istemiyordu. Kendisini serbest bırakmaya kararlıydı. Bir defa olsun kendine bir şans verecekti.
"Hazırsan başlayabiliriz."
Zeynep tekrar başını salladı. Pek umudu olmasada bunu son kez dememek istiyordu. Selim uzanın sağ elini elinin üstüne koyarken itiraz etmedi.
"Şimdi sadece parmağımın ucuna bakıyorsun. Hiç gözlerini kıpırdatmadan sadece parmağıma bak ve sağ elinle elimi aşağıya doğru itekle."
Zeynep gözlerini adamın başının üzerinde tuttuğu elinin baş parmağına odakladı. Diğer eliylede adamın elini aşağıya bastırıyordu. Selim telkin etmeye devam etti.
"Elinle elimi bastırmaya devam et. Ve göz kapakların yavaş yavaş ağırlaşıyor. Gözlerini parmağımdan hiç ayırma..."
Zeynep ona söyleneni yaparken bilinçli hareketlerinin gittikçe azaldığını ve Selim'in konutlarının zihnine yön veren yegane şey olduğunu hissediyordu. Göz kapakları bir kurşun gibi ağırdı ve yavaşça kapandı.
Selim komut vermeye ve anlatmaya devam ederken Zeynep'in elinin altındaki elini bir anda çekti ve Zeynep'in kolu oturduğu koltuğun kolçağına düştü. Selim bir on dakika kadar telkinlerine devam etti ve Zeynep'e ilk sorusunu sordu.
"Bu koltuk seni öyle bir sarmalıyor ki çok rahatsın. Derine inmemiz gerekiyor Zeynep daha derine. Şimdi çok güzel bir alandasın. Her yer yemyeşil ve etrafın ağaçlarla çevrili. Ağaçların üzerinde çeşit çeşit rengarenk kuşlar var. Karşında bir kapı görüyorsun. O kapıyı açtın ve içeriye girdin. Neredesin Zeynep..."
Zeynep kendine sorulan soruya yavaşça cevap verdi.
"Bir gemideyim."
"Nasıl bir yer olduğunu bana biraz anlatır mısın?"
"Her yer masmavi deniz. Güverteden denizi seyrediyorum. Ara sıra üstümden kuşlar geçiyor."
"Peki şimdi senden geminin alt taraflarına doğru inmeni istiyorum. Ve bana bu yolculuğu anlatmanı."
"Güvertenin sonunda aşağıya inen merdivenler var. Oradan aşağıya iniyorum. Loş bir sarı ışık aydınlatıyor etrafı. Karşımda 9 numaralı bir kapı var."