Mert kapıyı çaldı ve beklemeye başladı. Evde olduğunu biliyordu ama kapının açılması bir hayli zaman aldı. Kadın üzerindeki mini geceliğin içinde uzun bacaklarını cömertçe sergiliyordu. Saçları birbirine karışmış gözlerinin altı muhtemelen az uyumaktan morarmıştı. Karşısında Mert'i görünce kapıyı açık bıraktı ve içeriye girdi.
Mert'te onun peşinden içeriye girdi ve onu mutfakta su içerken buldu. Kahve makinesinin uğultusu bir an önce ayılmak istediğini gösterir gibiydi. Su bardağını tezgahın üzerine koydu ve kollarını göğsünde birleştirdi.
"Ne istiyorsun?"
Sesi çatlak çıkıyordu ve çok iyi görünmüyordu. Mert onu baştan aşağıya süzdü ve söyleyeceklerini ertelemeyi düşündü. Bu düşüncesinden hemen vaz geçti. Bunu konuşmak için bundan daha iyi bir zaman olamazdı.
Mutfak masasına oturup ellerini masanın üstüne koydu ve Gamze'ye baktı.
"Otur konuşalım biraz."
Gamze hiç hareket etmedi.
"Dinliyorum seni."
Mert bakışlarını ellerine çevirdi ve nereden başlayacağını kestirmeye çalıştı. Neden böyle bir suçluluk duygusu yaşadığını bilmiyordu. Ayrılalı çok uzun bir zaman olmuştu ve sorumlusu da asla Mert değildi. Çok uzak olmayan bir geçmişte hala ona duygularının olduğunu zannediyordu. Ve karşısındaki kadının kendisinden bir şeyler beklediğini bütün bu taşkınlıkları bu sebeple yaptığını da biliyordu.
Terslemek etkili olmuyordu. Belki güzelce anlatırsa anlardı. Anlamak zorundaydı da.
"Gamze bak... Bizim aramızdakiler biteli çok uzun zaman oldu..."
Gamze daha lafını bitirmeden araya girdi.
"Benim için hiç bir şey bitmedi."
Bu kadınla nasıl mücadele etmesi gerektiğini bilmese de sakin kalması gerektiğini biliyordu Mert.
"Sana karşı artık bir şey hissetmiyorum."
"Hayır... Öyle olsa koşa koşa bana gelmezdin."
"Olanlar sevgimden değildi. Vicdan aza..."
"Kes sesini..."
Gamze mutfaktan çıkmak için hareketlendi. Daha fazla dinlemek istemiyordu.
"Zeynep... Ona karşı hislerim..."
Gamze hışımla Mert'e döndü ve üstüne yürüdü. Mert'i kolundan tutup oturduğu sandalyeden kaldırdı. Çıkış kapısına kadar sürükledi. Kapıyı açıp adamı dışarıya itekledi.
"Defol..."
Mert bir süre yüzüne baktı.
"Ona zarar vermeye kalkarsan karşında beni bulursun."
"Siktir git..."
Gamze kapıyı hırsla yüzüne çarptı ve olduğu yere çöktü. Ağlamak istemiyordu. Gözüne dolan yaşları engellemek için sımsıkı kapattı. İçi Zeynep'e karşı kinle dolarken oturduğu yerden kalkıp mutfağa girdi. Kendisine sade bir kahve doldurdu ve masaya oturdu. Az önce yaşadığı şeyin hesabını soracaktı elbette. Bu mevzu burada kapanmayacaktı.
***
Can son bir haftadır evden dışarıya adımını atmamıştı. Haftalık programını hastalık bahanesiyle boşaltmış ve herkesten her şeyden uzakta kafasını dinlemeye çalışmıştı. Ne yazık ki bu pek mümkün olmuyordu. Esra'nın yatağında uyandığı sabahtan beri kafası almak bullak olmuştu.Peki ya kalbi. O hala aynı kişinin ismini haykırırken böyle bir hatayı nasıl yaptığını aklı almıyordu. Üstelik Esra öylesine biri değildi. Bunları düşündükçe çıldıracak gibi oluyordu. O günden beri onu da Zeynep'i de görmemişti. İkisinin de yüzüne nasıl bakacağını bilemiyordu.
