25. BÖLÜM

1.3K 171 17
                                    

Zeynep ürpererek uyandı. Karanlık odayı aydınlatan tek şey büyük camlardan gelen şehrin gece ışıklarıyla. Yatağında doğruldu ve bir süre boş gözlerle yatağının karşısındaki resme baktı. Babasının bu resmini her gördüğünde yüreğinin neden bu kadar ezildiğini artık daha iyi anlıyordu.

Eskiden deliksiz olan uykuları artık bölük pörçüktü. Her uyandığında kendi odasında olduğunu anlaması zaman alıyordu. Her seferinde kendisini o kabuslarında gittikçe daralan dolabın içinde hissediyordu.

Elini ensesine attı. Yine sırılsıklam terlemişti ve sanki hiç uyuyup uyanmamış gibi bütün uykusu dağılmıştı. Ayaklarını yataktan sarkıtıp camdan dışarıyı seyretti. Kalkıp lavaboya gitti. Elini yüzünü yıkadı. Giyinme odasına geçip üzerindeki ıslanmış atleti değiştirdi. Artık iyice ısınan havalar üstüne Zeynep'in sıkıntıları da eklenince geceleri çekilmez okuyordu.

Camı araladı, önündeki kanepesine oturdu ve gece serinliği yüzüne vururken öylece bekledi. Uzaklarda bir yerlerden trafik sesleri geliyordu. Zeynep annesiyle İlyas'ı gördüğü o gece odadan iki dakika erken çıksa bunları yaşamayacaktı. O odaya hiç gitmeseydi hayatını alt üst eden olayı hiç yaşamayacaktı. Belki o zaman gecenin bir yarısı uyanmak yerine şu an yatağında olurdu.

Gözlerinin önüne gelen görüntüyü savuşturmak istercesine yüzünü ovaladı. Babası gibi bir adamın aldatılmasana sebep olan şeyi merak etmekle geçiyordu günleri. Kibar anlayışlı Zeki ve başarılı bir adamdı. Para ya da dış görünüş bütün bunlara sebep olamazdı. Çünkü babası çok da yakışıklıydı. Annesine hep kibar davrandığını hatırlıyordu Zeynep.

Annesi belki otuz defa aramıştı geçen on günde. Ama Zeynep onun aramalarını bir kez bile cevaplamamıştı. Annesiyle yüz yüze geldiğinde ne yapacağını bile bilmiyordu. Mümkünse hayatının geri kalanında karşılaşmamayı tercih ederdi.

Saçları ensesini yakıyordu. Kalkıp odadaki şifonyerin çekmecesinden lastik bir toka aldı. Saçlarını tepesinde at kuyruğu yaparken gözü şifonyerin üzerinde duran telefonuna takıldı. Telefonu eline alıp tekrar kanepesine döndü ve bu sefer oturmak yerine uzandı.

Ekran kilidini açtığı telefonunda ilk olarak mesajlaşma uygulamasına girdi. Ne bir mesaj vardı ne de bir arama. On gün olmuştu gideli. Zeynep kendine itiraf edemesede aramasını hasretle bekliyordu. Ama Mert'ten hiç haber yoktu.

Magazinde konserlerinin son derece başarılı geçtiğine dair haberlere denk geliyordu. Denk gelmek bir yana resmen Mertle ilgili haberleri kovalıyordu.

Mert giderken güzel ayrılmışlardı. Zeynep onu uğurlamak için havaalanına gitmişti. Elbette bu Ozan ve Kerem'in ayarladığı bir olaydı ama Zeynep gitmek istemişti. Belkide böyle bir organizasyon olmasa da Mert'i onbeş gün göremeyeceği için giderdi Zeynep.

"Seni seviyorum..."

Bu cümle kulaklarında yankılanırken telefonu göğsüne bastırdı. Her aklına geldiğinde kalbi bir deli coşuyordu. Hiç beklemiyordu böyle bir itirafı. Evet Mert'in kendisine karşı olan davranışlarının değiştiğinin hatta aşırı ilgili davrandığının farkındaydı ama bu itiraf sürpriz olmuştu Zeynep için.

Mert'in hislerinin kalbine dokunduğu ilk an geldi aklına. Yağmurda ıslanıp hastalandığı gece öpmüştü Zeynep'i. O an o kadar özeldi ki Zeynep aklından çıkaramıyordu. On gün önce sahilde kamp yaptıklarında sıcak nefesi yüzüne vururkende hislerini çok net görebiliyordu  artık.

O günden sonra ne değişmişti de giderken "seni sevdiğimi unutma" diyen adam bir kez olsun aramamıştı Zeynep bunu anlayamıyordu.

Kalbi biraz olsun sakinleştiğinde telefonunu göğsünden uzaklaştırıp tekrar kilidini açtı. Mert'in İnstagram hesabına girdi. Bu sayfayı Kerem'in yönettiğini bilsede bakmak istiyordu. Turnenin başında İtalya'da atılan fotoğraftan sonra başka fotoğraf koymamışlardı.

SESSİZ ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin