"Uçaktan inince miden bulanacak, artık yemesen mi hyung?"
"Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun Hoseok?!"
"Hoseok doğruyu söylüyor, hem doymuşsundur artık Jin."
"Yoongi yemek sadece doymak için mi yeniyor? Tanrı aşkına hangi devirde yaşıyorsun sen! Kendine gel, devir değişti artık!"
"Neden tartışmanıza karıştıysam zaten uyardığıma pişman ettin beni. Ne yersen ye artık konuşmuyorum, bak."
Yoongi, Karen'ın omuzunda olan elini onu uyandırmayacak bir şekilde kaldırıp dudaklarına hayali bir fermuar çekerek geri önüne döndü.
Jin ise olmayan savaşı kazandığı için mutluydu bu yüzden Namjoon'un önündeki tabaktan da bir lokma alarak kendini ödüllendirdi.
Bunun üzerine Namjoon okuduğu kitabı bir kenara koyarak hyungunun çatalını elinden aldı. Jin ağzı dolu bir şekilde şaşkınlıkla onun ne yaptığına bakıyordu.
"Bence de artık devam etmemelisin hyung. Bunu sırf çok yediğini ima etmek için söylemiyorum, uçaktan inince en yakın çöp kutusuna kusup durmaman için söylüyorum. Hem sen kusmaktan hoşlanmazsın, haksız mıyım?"
Jin diğerlerine çemkirdiği gibi çemkiremedi Namjoon'a. Aksine kibar üslubuna karşılık başını aşağı yukarı sallayarak onu onayladı ve ağzının dolu olmasını önemsemeden "haklısın" diyip ağzındaki son lokmasının tadını çıkararak çiğneyip midesine gönderdi.
Bunun üzerine Hoseok az önce yediği azar yüzünden şaşkınlıkla onun bu tavrına baktı. Yoongi ise böyle olacağını bildiğinden hiç onları tınlamayıp gözlerini yumdu. Namjoon eninde sonunda onların üzerinde hakimiyet kuruyordu ve her şey en nihayetinde onun kontrolü altındaydı. Çok düşünmelerine gerek bile yoktu onların başlarında, sırtlarını rahatlıkla yaslayabilecekleri bir Namjoon ,bir liderleri, vardı.
Namjoon arkasını dönüp çaprazlarında oturan diğer üçlüye baktı ve gözleri Jimin'i buldu.
"Jimin sen de yediklerine dikkat et olur mu? Uçak tutuyor seni sonra."
Jimin Namjoon'un bu sefer de kendini uyarmasıyla az önceki tartışmadan dolayı dudaklarında yer edinmiş gülümsemeyi bozmuştu. Başını onu onaylamak için sallayacakken Jin araya girdi.
"Bence de yediklerine dikkat etmeli, bu gidişle domuz gibi olacak."
Jimin gözleri sonuna kadar açılırken konuştu " Hyung, sen bana kilolu olduğumu mu iddia ediyorsun!"
Jin gülerek cevap verdi "ne anlarsan o"
Jimin hafif ayağa kalkarak cevap verdi iki yanındaki Jungkook ile Tae ise onu tutuyordu.
"Bir kere ben kilolu değilim tamam mı! Sadece kemiklerim kalın benim!" Başta Jin ile Hoseok olmak üzere onu tutan Jungkook ile Tae de bu söylediğine gülerken iki ikili arasında ufak bir fark vardı. Jin ile Hoseok kahkahalarını tutmadan rahatlıkla salarken Jungkook ile Tae kahkahalarını salmamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Aksi takdirde Jiminin havadaki küçük yumruklarının bu seferki hedefi kendileri olucaklardı.
Gözleri kapalı, onların tartışmalarını ve en sonda kahkahalarını dinlerken görüntüler gözünde canlanırken onlara katılarak güldü Yoongi ama onlar gibi kahkaha atmadı sadece dudakları tek bir tarafa doğru kıvrıldı.
Namjoon, etraftaki insanların onlara dönen bakışlarıyla birlikte başkalarını rahatsız etmemeleri gerektiğini düşünerek tartışmayı sonlandırmaya çalıştı.
"Tamam sakin olun. Jimin sen yerine otur, Jin hyung sen de uğraşma onunla."
Jin hahlayarak karşılık verdi ona "Az önce o bana gülerken iyiydi ama!"
"Hiç te bile, gülmedim ben!" Jimin tekrar ayağa kalkıp öne atılacakken Jungkook ile Tae o daha kalkamadan onu koltuğa yapıştırdı. Bu sefer de yerinde debelenirken Namjoon Jin'i susturup ona bir bakış attı, bunun üzerine Jimin süt dökmüş kedi gibi yerinde debelenmeyi bırakıp bakışlarını Jungkook'un tarafındaki cama çevirdi.
Tüm bu sese kayıtsız kalsa da en sonunda bulanan midesine kayıtsız kalamayıp gözlerini açtığı gibi elini ağzına kapatarak oturduğu yerden kalkıp lavabo kabinine koşan Karen ile birlikte çocukların endişeli bakışı üzerine çevrilmişti.
Yoongi omuzundaki ağırlığın kalkmasıyla anında gözünü açmışken koltuktaki bedenin fırlamasıyla o daha ne olduğunu anlamazken çocukların Karen'ın arkasından endişeyle baktığını görünce onlarla göz göze gelmiş daha sonrasındaysa "ben ona bakarım" diyip Karen'ın arkasından gitmişti.
Kapısı kapalı olan kabini iki kere tıklattığında içeriden gelen öğürme sesleriyle gözlerini yumdu Yoongi. Bu yolculuk onları çok uğraştıracaktı.
İçerden gelen sesler kesilince tekrardan tıklattı kapıyı Yoongi, herhangi bir cevap gelmeyince endişeyle içeriye doğru seslendi.
"Karen iyi misin?" Herhangi bir cevap gelmedi.
"Karen?" İç çekişleri duyuldu içerden.
Yoongi daha fazla dayanamayıp bu sefer içeri gireceğine dair söylendi.
Kapının kolunu aşağı doğru indirip içeri girdiğinde, sırtını duvara yaslamış dizlerini kendine doğru çekmiş yerde oturan bedeni buldu gözleri.
Daha sonrasında yerdeki beden dolu gözleriyle onun yüzüne baktığında Yoongi ona bir iki adım atıp önünde çömelmiş ve iyi olup olmadığını sormuştu endişeyle, onun dışında hiçbir ses yoktu kabinin içerisinde.
Karen titreyen elleriyle Yoongi'nin hırkasını tutmuş ve Yoongi'nin buz gibi görüntüsüne nazaran sıcacık olan kalbini sızlatmıştı. Hatta öyle ki Yoongi onun dudaklarından dökülen cümleyle onun gibi yere çöküp küçücük bir çocuk gibi mızmızlanmak istemişti.
"Bu uçağın içerisinde bulunduğumuz sürece en azından içinde sen olan hırkandan beni mahrum bırakma lütfen, b-ben korkuyorum." sonda sesi bir fısıltıdan farksızken Yoongi kırdığı dizlerini serbest bırakıp onun gibi yere oturmuş ve sırtını duvara verirken Karen'ı, hırkasını tutan ellrinden kendine çekmişti.
Karen aniden gelen sarılmayla birlikte içinde boğuştuğu duygu karmaşasını göz yaşlarıyla dışarı atmış ve Yoongi'nin sıcaklığına olan güveniyle ona sıkıca sarılmıştı.
Yoongi bir elini Karen'ın saçlarına götürüp okşamış ve onu sakinleştirmeye çalışmıştı ama aynı zamanda yalnız olduklarını bu yüzden içi rahatlayana kadar ağlayabileceğini fısıldamaktan da geri kalmamıştı.
Bazen insanlar birbirlerine duygu aktarmayı ihtiyaç bilirler bu yüzdendir ki koşulsuzca birbirlerinin yanındadırlar...
Sarılmak iki taraf için de aynı sıcaklığı verse de farklı anlamlar her zaman çıkarılabilir ama birinin koşulsuzca yanındaysanız herhangi bir sebebe de ihtiyacınız yoktur...sağlıcakla kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7-star Hotel
FanfictionBu bir 8.üye kitabıdır. Gruba neredeyse başından katılmış bir kız üyeyi konu almaktadır. ... -Tanrı aşkına, söylesene ben neyim bu hikayede?! Kimim ben?! -Maybe...My baby? Genç kızı susturabilen tek şeydi bu cümle. Çünkü genç oğlanın ağzından çıkan...