"Alo?""Karen otelin girişindeki locada seni bekliyoruz, hadi! Sizi bir yere götürecem."
"Si hyuk amca neden erken haber vermedin, bilseydim erkenden hazırlanırdım." diyerek hızlıca dolabımdan kıyafetlerimi seçmeye başladım.
"Çocuklar haber vermek için seni aramışlar ama sen açmamışsın." Dediği şeyle birlikte hareketlerimi durdurup düşündüm ve bugün beni ısrarla arayan bilinmeyen numaraları otomatik reddetmeye aldığımı hatırlamamla alnıma vurdum. Gerçekten de aptaldım. Hayır yani, insan bir açar kimsiniz derdi ama ben her aradıklarında reddetmiştim.
"Üzgünüm."
"Tamam, sıkıntı değil. Sen sadece çabucak hazırlanıp locaya gel." Diyerek yüzüme kapatmasıyla elimdeki telefonu hızlıca yatağımın üstüne atmış ve seçtiğim kıyafetleri alarak banyoya geçmiştim. Ufak bir duştan bir şey olmazdı. Bensiz gidecek değillerdi.
Locaya doğru ilerleyip etrafıma baktım. Kimseler yoktu. Telefonu cebimden çıkarıp yarım yamalak kuruttuğum saçlarımı karıştırdım.
Telefondan kişilerime girerek Si hyuk amcayı arayıp telefonu kulağıma yaklaştırdım. Açılan telefonla birlikte hemen nerde olduklarını sordum. "Si hyuk amca nerdesiniz? Ben locadayım ama burda yoksunuz."
"Biz de tam seni arıyorduk Karen. Seni baya bir bekledik, sen gelmeyince gitmeye karar verdik. Artık başka zaman seni de yanımızda götürürüz." Gözlerimi sonuna kadar açıp onu dinlediğimde, hiç beni almadan gideceklerini düşünmediğim için ilk başta şaşırmış sonra da kendime olan gereksiz güvenime kızmıştım. Gerçekten beni almadan gidecek değiller ya derken neyime güveniyordum bu kadar?
"A-anladım. Peki, size iyi eğlenceler."
"Üzülmedin değil mi?" Sorduğu soruyla birlikte sanki beni görebilirmiş gibi olumsuz bir şekilde elimi sallamış ve "y-yok, yok üzülmedim. Zaten benim de başka planlarım vardı, sorun değil." Demiş ve herhangi bir cevap gelmeyince telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekrana bakmıştım. Yüzüme kapatmıştı.
Yüzüme kapanan telelefon ve kendime olan kızgınlığımla uzunca bir oflamış ve başım öne eğik bir şekilde geldiğim yolu geri gitmeye hazırlanmıştım ki hemen çaprazımdaki kolonun arkasından çıkan kişilerle şaşırarak olduğum yerde kalakalmıştım.
"Küçük bir şaka yapalım demiştik..."(namjoon)
"Ama başka planların varmış..."(jin)
"Şimdi sen bizimle gelmek istemezsin..."(jimin)
"Öyleyse sana iyi eğlenceler."(yoongi)
Birbirleriyle anlaşmış gibi birbirlerinin sözlerini tamamladıklarında bense ağzım açık bir şekilde onları dinlemiş ve "siz gitmemiş miydiniz?" diyerek bana doğru gelmelerini izlemiştim.
Yanıma gelip koluma giren jungkookla birlikte daha şoktan çıkamadan çıkışa doğru sürüklenmiştim.
"Ordan bakınca gitmiş gibi mi duruyoruz noona?! Senin yüzünden geç kalıcaz." diyerek arkadan gelen beşlinin gülmesini sağlamış ve hemen önümüzdeki arabaya ilerlemişti.
Girdiğim şoktan çıkarak gülen beşliye dönmüş ve gözlerimi devirerek önümdeki arabaya binmiştim.
Arabanın içerisinde bizi bekleyen menejer ile Si hyuk amcayı selamlamış ve camın önünde kurulmuş olan Tae'ye gözümün ucuyla bakarak çaprazındaki koltuğa oturmuştum. Ne yanında ne de karşısında oturacak cesaretim yoktu çünkü. Ona karşı olan tüm cesaretimi kaybetmiş gibiydim. O konuşmadan sonra ona seslenmeye bile çekinir olmuş ve ondan hep uzak durmaya çalışmıştım. Sanki önceden hiç yakın değilmişiz gibi davranmaya çalışmam ise çabasıydı sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7-star Hotel
FanfictionBu bir 8.üye kitabıdır. Gruba neredeyse başından katılmış bir kız üyeyi konu almaktadır. ... -Tanrı aşkına, söylesene ben neyim bu hikayede?! Kimim ben?! -Maybe...My baby? Genç kızı susturabilen tek şeydi bu cümle. Çünkü genç oğlanın ağzından çıkan...