☆2☆

507 24 0
                                    


Yukarıya bir adet sarhoşken çok konuşur ve saçmalarım diyip sarhoş olmadığını idda eden sarhoş jungkook bırakıyorum.

Kapımın durmadan çalınmasıyla birlikte neye uğradığımı şaşırıp gözlerimi avuşturdum. Güzel uykumdan da olmuştum.

Yataktan kalkıp bir türlü susmayan kapıya doğru ilerledim. Kapıdaki her kimse alacaklı gibi çalıyordu.

En sonunda kapıya ulaştığımda gözlerimi birkaç defa daha ovalayıp açık olan saçlarımı arkaya doğru attım ve kapıyı açtım.

Kapıyı açar açmaz az daha üzerime düşecek olan adamı elimle durdurup geri ittim. Ben de neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Hyuuung! Neden açmıyorsun kapıyı?!"(korece) diyip açmakta zorlandığı gözlerini hafif aralayarak bana bakmış ve ellerini saçlarıma atıp konuşmasına devam etmişti. Ben ise girdiğim şoktan dolayı tepki verememiş bu yüzden ellerini saçlarıma dokundurmasına izin vermiş olmuştum.

"Saçın mı uzadı senin hyung?! Yoksa...kimden bu saçlar çabuk söyle!" diye bağırıp kazağımın kolundan tutup çekiştirerek beni sorguya çektiğinde artık tepkisiz kalmamam gerektiğine karar verip cevap vermiştim. Karşımdaki kişi korece konuşuyordu, zaten üzerimde neye uğradığımın şoku vardı bir de bu eklenince kendime gelmem uzun sürmüştü.

"Pardon, sanırım odaları karıştırdınız. Ben sizin hyungunuz değilim."

Bu dediğimle birlikte kaşlarını çatıp yüzüme bakmış ve gözlerini kocaman açarak tekrardan bağırarak konuşmuştu.

"Hyung! Senin sesine ne oldu?! Sesin zaman geçtikçe daha çok inceliyor hyung. Üzülme ama biz yine de senin yanındayız, canım hyungum benim!"

Tanrı aşkına ben ne diyorum bu ne diyordu?!

Kazağımın kolunu kurtarmaya çalışıp çekiştirdiğimde bu sefer koluma sarılmış kafasını omuzuma koyup mızmızlanarak konuşmaya devam etmişti. Ve ben de bu sayede alkol kokusunu almış ve sarhoş olduğunu kesin olarak anlamıştım.

"Hyuuuuuung, neden artık benimle oyun oynamıyorsun! Ben o gün sadece sana şaka yapmıştım ama sen hep bana tirip atıyorsun. Özür dilerim! Tamam mı! Oldu mu! Beni bırakma lütfen, siz benim ailemsiniz! Benim sizden başka gidecek yerim yok." hafif ağlamaklı bir şekilde nefes almadan konuşunca bu sefer de kolumu ondan kurtarmaya çalışarak ona karşılık vermiştim.

"Ya beyfendi, ben size sizin hyungunuz değilim diyorum anlamıyor musunuz? Lütfen şu kolumu bırakın!" Artık dayanamayıp bağırdığımda ürkerek kolumu bırakmış bu sefer de belime sarılmıştı. Ama artık yani bu kadar da değildi canım! Bu resmen tacize giriyordu. Anlıyorum sarhoşsun falan ama bu resmen taciz yani.

"Beyfendi ne yapıyorsunuz ya?! Kendinize gelin artık! Beni resmen taciz ediyorsunuz!" diyerek onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ama bir türlü olmuyordu. O kadar sıkı sarılmıştı ki belime, bir türlü kollarını açamıyordum.

"Hyung, gerçekten özür dilerim! Eğer beni affedersen sana yeni aldığım oyun konsolunu veririm!"

Bunun böyle olmayacağını anlayıp debelenmeyi bırakarak sakinleşmeye çalıştım. Daha sonrasına belime ahtopot gibi yapışan şahısı omuzlarından tutarak yüzü tam yüzüme bakacak şekilde uzaklaştırdım ve anlaşılır bir şekilde tane tane konuştum.

"Bak şimdi. Ben. Senin. Hyungun. Değilim. Sen büyük ihtimalle odaları karıştırmışsın. Ben senin hyungun değilim! Seni de tanımıyorum." diyip tepkilerini ölçmek için yüzüne baktığımda şaşırdığını görünce anladı diye sevinmiş ve derin bir nefes vermiştim.

7-star HotelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin