O olayın içerisindeyken ne kadar şaşkın ve sinirliysem olay geçtikten sonra o kadar komik gelmişti ki yaşadıklarım. Zaten uyanır uyanmaz ilk işim tavana bakıp kahkaha atmak olmuştu.Sabah elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirerek telefonumu da alıp odadan çıktım.
Annem birkaç dakika önce beni otelin restorantında kahvaltı etmemiz için çağırmıştı o yüzden direk asansörü çağırıp beklemeye başladım.
Asansör bulunduğum katta durunca kapılarının açılmasını bekledim. Kapılar açılıp içerisinden hafif tombul, çekik gözlü bir adamçıktı. Çıkmadan önce bana gözünün ucuyla bakmayı unutmamıştı. Kendimin de çekik gözlü oldumama bağladım bu durumu. Yabancı bir ülkede aynı tür insanlarla karşılaşmak çok nadirdi çünkü.
Asansöre binip restorant katına bastım. Daha sonradan açılan kapılarla birlikte asansörden inip annemleri aradım. Babamın benim tarafıma doğru geldiğini görüp ben de o tarafa doğru yürüdüm.
Ortada buluştuğumuzda babamı yanağından öpüp günaydın dedim. Babam da günaydın diyip odasında telefonunu unuttuğunu söyleyerek alıp geleceğini söyledi ve oturdukları masayı gösterip az önce indiğim asansöre bindi.
Gösterdiği masaya doğru ilerleyip annemin yanağından öptüm. Daha sonrasında karşısına oturup ben de onlar gibi siparişimi verdim. Kurt gibi açtım.
_3.kişi ağzından_
Park Min Gyu asansörden inip odasına doğru ilerledi. Daha sonrasından içeri girip yatağın üstündeki telefonunu alarak geri dışarı çıkıp kapıyı kapattı.
Tekrardan asansöre adımladığında karşısından bir adamın da asansöre adımladığını gördü. Sonrasında adamı dikkatlice incelediğinde simasının çok tanıdık geldiğini düşündü. Daha sonrasında adımladıkça aradaki mesafe kısaldığından yüzünü daha net görebilmenin verdiği kabiliyetle o tanıdık simanın kime ait olduğunu buldu. Karşıdaki adamın da onu incelediğini gördü, daha sonradan adamın değişen yüz ifadeleriyle birlikte onun da kendisini tanıdığını anlayıp güldü.
"Bang Si Hyuk?"
"Park Min Gyu?"
İkisi de birbirini görmenin sevinciyle aradaki mesafeyi sıfıra indirip sarıldığında bekleyenlerinin olduğunu unutmuşlar ve ayak üstü sohbete girişmişlerdi.
"Senin burda ne işin var?"
"Ben ailemle tatile geldim. Asıl senin burda ne işin var Si Hyuk?"
"Ben de işte çocuklarımla iş için geldim tabi bir bakıma tatil gibi." Park Mingyu şaşırak sormuştu.
"Çocuklarım?"
"Yeni çıkış yapan çaylak grubum." Yaptığı açıklamayla birlikte Park Mingyu anlamışçasına başını sallamış ve cevap vermişti.
"Sonunda çıkış yaptılar demek."
"Aynen. İki yıl oldu nerdeyse."
"Baya olmuş yalnız Hyuk."
"Aynen."
"Görüşmeyeli iki yıl olmuş nerdeyse. En son görüştüğümüzde ikimizin de işi başından aşkındı. Sen stajyerlerle uğraşıyordun ben de şirketimi Amerikaya ailemin yanına taşıyıp işleri büyüttüm."
"En son birkaç kere telefonda da görüşmüştük ama daha sonrasında seni aramak istediğimde hattını değiştirdiğini öğrenmiştim."
"Üzgünüm Hyuk. Eski hattım sorun çıkarınca yeni hat almak zorunda kaldım. Bütün numaralar da diğer hattımda kaldı. İnan hep aklımdaydın ama ben de sana ulaşamadım." diyip kolunu kendisinden birkaç santim kısa olan Hyuk'un omuzuna atıp asansöre bindiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7-star Hotel
FanfictionBu bir 8.üye kitabıdır. Gruba neredeyse başından katılmış bir kız üyeyi konu almaktadır. ... -Tanrı aşkına, söylesene ben neyim bu hikayede?! Kimim ben?! -Maybe...My baby? Genç kızı susturabilen tek şeydi bu cümle. Çünkü genç oğlanın ağzından çıkan...