☆32☆

214 14 10
                                    

"Hyung, uyandırsak mı?"

"Saçma saçma konuşma Jungkook, şirkete geç kalıyoruz!" Diyerek montunu giydi Seokjin.

"Jungkook haklı Jin hyung, onları uyandırmamız gerekmez mi? Onlarsız gidemeyiz." diyerek koltukta birbirine sarılarak uyuklayan ikiliye ilerledi Hoseok.

"Bomba patlasa uyanmaz bu ikisi." diyip gözlerini devirdi Seokjin. Daha sonra Hoseok'a kaşlarıyla Karen ile Yoongiyi işaret ederek devam etti. "Baksana koala gibi sarılmışlar birbirlerine."

Arkadan konuşmaya dahil olarak odasından çıkarken konuştu Taehyung, aynı zamanda gözlerini uyuklayan ikiliden ayırmazken ciddiyetle çorabının tekini giymeye çalışıyordu. "Sanırım haklısın hyung."

Tam bu sırada mutfaktan çıkan Namjoon "İçkiyi fazla kaçırmış olmalılar. Ben uyandırmaya çalıştım ama boş." diyerek elindeki su şişesini kafasına dikti.

Jungkook merakla Namjoon'a dönüp "Hyung sen hangi ara onları uyandırmaya çalıştın?" diye sordu.

Namjoon, onlara kibirli bir bakış atıp ağzındaki şişeyi indirdi "Siz tuvalet kavgası yaparken. Hem bu kadar ses çıkardınız, şimdiye kadar uyanmadılarsa ne kadar denesek boş, uyanmayacaklar." diyerek onlara tüm bu konuştuklarından bir haber olan Yoongi ile Karen'ı gösterdi ve çantasını alarak kapıya ilerledi.

Tüm bunların üzerine "Onlarsız mı gidicez yani?" diye masumca sordu Jimin. İkiliyi bırakıp gitmeleri fikri hiç içine sinmemişti.

"Başka seçeneğimiz mi var ki?" diye uyuyan ikilinin dışındaki diğer beşlinin üzerinde tek tek bakışlarını gezdirdi Namjoon. Başka bir fikri olan varsa söylesin gibisinden.

"Ceza almak istiyorsan kal istersen Jimin." diyerek sessizliği bozup kapıyı açtı Seokjin.

"Ay yok kalsın. İstemiyorum ceza falan." diyerek yüzünü buruşturup Seokjin'in hemen arkasından kapıya ilerledi Jimin.

Seokjin ise onun bu haline bakıp güldü. Daha sonrasında "O zaman daha fazla oyalanmayalım da ayakkabılarımızı giyip çıkalım hadi." diyip ayakkabısına uzandı.

"Yoongi hyung onları bırakıp gittiğimizi öğrendiğinde ağzımıza sıçacak." diyerek aynı şekilde kapıya yöneldi Jungkook.

Seokjin onu cevapsız bırakmayıp "Önce şirket onun pestilini çıkarmazsa neden olmasın. Ama zor gibi gözüküyor be kook." diyerek sonunu uzatıp Yoongiye acıyarak bir bakış attı Seokjin.

"Hyungun o zamana hali kalmaz merak etmeyin." Diyip gülerek elindeki keratayı Hoseok'a uzatırken konuştu Taehyung.

Diğerleri de onun bu dediğine gülerken "Bırak kolunu kaldırmayı küfür edecek gücü kendinde bulamayacağına eminim." diyerek keratayla cebelleşmeyi bırakıp ayakkabısını giydi Hoseok.

Jimin de onlardan geri kalmayıp eğildiği yerden kalkarak hemen yanındaki bağcıklarını bağlayan Jungkook'un sırtını patpatlayıp konuştu "Şirketten geldiği gibi kendini yatağa atacak, korkma sen kkk."

Sabahın kör vaktindeki kör gülüşler eşliğinde giyilmeye çalışan ayakkabılar en sonunda giyilmiş ve altılı gülüşmelerine devam eder şekilde evin kapısından çıkarak yurdu terketmişti.

Tabi en son çıkan Jimin, son kez ikiliye kararsız bakışlar atmayı ihmal etmemiş ve kapıyı ardından kapatmayı unutmamıştı.

Ha bir de ikili tüm bu sese rağmen hiç oralı olmamış, birbirlerine sarılarak uyumaya devam etmişlerdi. Nasıl olsa ikisi de ilk defa derin bir uykuda idi.
.
.
.
Karen

Açılmamak için direnen gözlerime inat, parmak uçlarımı ısıtan sıcaklığa sokuldum. Bir süre sonra kollarımdaki ağırlıkla istemsizce kaşlarımı çattım.

Hareket olanağım kısıtlanmış gibiydi. Bu kaşlarımın daha da çatılmasına sebep olmuştu.

Kollarımın üzerindeki ağırlıktan rahatsız, aynı zamanda sokulduğum sıcaklık hissiyatındansa oldukça hoşnuttum.

Daha uyanamamış olmama rağmen bunları düşünmem birazcık ta olsa uykumu açmış, en azından gözlerimi açabilecek duruma gelmiştim.

Gözlerimi açtığımda gözümü kamaştıran gün ışığıyla gözlerimi birkaç kere kırpıştırmak zorunda kalmış, aydınlığa alışınca ise yavaşça gözlerimi açmıştım.

Ama gözlerimi açmamla birlikte yerinden fırlayacakmış gibi kocaman olmalarını beklememiştim.

Aynı, sabaha Yoongi'nin yüzüyle dip dibe uyanacağımı beklemediğim gibi.

Ama şaşırmamam gerekirdi. Bunu durumu idrak ettikten sonra değil gece olanlar zihnime dolaştığında anlamıştım.

Dün gece ben kabus gördükten sonra benim iyi olduğuma emin olmadan gidemeyeceğini söylemiş ve ben de bunu kullanarak ben uyuyana kadar yanımda kalmasını rica etmiş, bir daha aynı şeyleri görmemek için bana uzattığı ellerini sıkıca tutmuş ve bir daha bırakmamıştım.

Sanırım o sırada birlikte uyumaya başlamış ve bir daha da uyanamamıştık. Bunu bulunduğumuz durum ve uyurken aldığımız pozisyondan anlıyabiliyordum.

Kolumun üzerindeki ağırlığın sebebini de Yoongi'nin kollarımı sarmalamasına bağladığımda, çözeceğim herhangi bir soru işareti kalmamış ve ben de hemen yüzümün hizasındaki yüzü incelemeye karar vermiştim.

Yanlış anlamayın başım uzun süre eğik kalırsa tutulabilirdi, böylesi daha iyiydi.

Yoongi'nin ilk defa yakından gördüğüm yüzü ile sanki daha önce karşılaşmadığım bir yabancının yüzünü aklıma kazımaya çalışıyormuşum gibi ayrıntılı bir şekilde incelemiş ve aklım dün geceki kendimde olmadan yaptığım rezilliğe gidince kendimi Yoongi'nin kollarının el verdiği kadar geri çekerek gözlerimin odağını değiştirmiştim.

Yoongi, hala uyuduğu için yavaş nefes alıp veriyordu. Hafif aralık ağzından alıp verdiği ılık nefesi ise yüzüme çarpıyor yanağıma düşen birkaç saç telini adeta dans ettiriyordu.

Ve ben daha fazla onun kolları arasında kalabileceğimi pek sanmıyordum. Sıcaklamıştım ve boynumdan şimdiden terler akmaya başlamıştı.

Kolumu hareket ettirebilsem kolları arasından çıkardım ama asla koltuktan kalkamazdım. Çünkü Yoongi koltuğun ucundaydı. Ani bir hareketimde yere yapışırdı.

Bunun düşüncesiyle ciddi modumdan çıkmış bulunup gülmeye başladım. Düşüncesi bile bende kahkaha atma isteği uyandırmıştı.

Gözlerim kısılıncaya kadar güldüm bir süre, bakın bir süre diyorum, çünkü dudaklarımın üzerine yerleşen parmaklar bu eylemime engel oldu.

Gözlerim, gülerken kısıldığından dudaklarımı bulmaya çalışan parmaklarını görememiş ve beklemediğim bu hareketle kısa bir şaşkınlığa uğramıştım.

"Şşşş..."

















Kabus gördüğünüzde elinizi sımsıkı tutacak insanlar edinin.

















Hayat kısa, ne zaman ne olacağı belli olmaz. Şimdi yapmak istediğinizi şimdi yapın. Başkaları için değil kendiniz için. Geleceğinizi kurmak için değil, anın tadını çıkarmak için. Sadece...hayatı, yaşamak için yaşamayın işte.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...sağlıcakla kalın...

7-star HotelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin