33

939 114 60
                                    

*Adım adım finale ilerliyoruz, bu yüzden lütfen sadece oy vermeyin, karakterler ve olaylar hakkında yorumlar yapın. Okuduğunuz için teşekkürler.*

Nefes alamıyordum. Cassius bıçağı boğazıma öyle bastırıyor ki, boğazımı her an ikiye ayırabilirdi. "Seni kim tuttu bilmiyorum." dedim, fısıldayarak. "Ama beni öldürürsen Artanis seni yaşatmaz." Cassius kahkaha attı, bedeninden yayılan çam kokusu burnuma doldu. "Onlar  ölü bedeni bulduğunda ben çok uzakta olacağım. Hem kaybedecek neyim var ki? Bir evlat dışında kaybedecek neyim var?" Cassius'un baba olduğunu bilmiyordum, gerçi bunun da bir önemi yoktu. Ama bir çocuğa sahip olmak için fazla genç görünüyordu. "Bırak onu."  Cassius Artanis'in geldiğini gördüğünde bıçağı daha sert bastırdı, güçlü kolları da bedenimi tutuyordu. İçime bir umut yayıldı. Beni kurtarmaya gelmişti. "Üzgünüm ama prensesi size veremem." dedi Cassius alayla. Artanis'in elinde uzun bir kılıç vardı, arkasından Daenor geldi. Daenor'un elinde bir yay vardı ve oku her an fırlatmaya hazır duruyordu. "Onu fırlattığınız an, değerli prensesinizi deşerim." 

"Bırak o bıçağı." diye bağırdı Artanis, sesinde hem telaş, hem de korku vardı. Sadece Artanis'e bakıyordum, simsiyah gözleri öfkeye bürünmüştü ama bana baktığında, gözlerindeki duyguları gördüm. Bana zarar gelmesinden korkuyordu, onsuz olmaktan korkuyordum. O an olmayı dilediğim tek yer onun yanıydı. Kafasını belli belirsiz salladığında, bu işareti anladım ve tüm gücümle bıçağı elimle kavradım ve Cassius'un ayağına tüm gücümle bastım, o acı bir çığlıkla geri çekildiğinde kenara kaydım, elinden düşen bıçağı hızla kavradım. Onu öldürmek, bıçağı binlerce kez bedenine saplamak istiyordum, ama o zaman canıma kastedenin kim olduğunu asla öğrenemezdim, bu yüzden sımsıkı kavradığım sağ omzuna tüm gücümle sapladım. 

Artanis koşarak yanıma geldi ve belimi sardı ve beni telaşla öptü. Bıçağın elimi yardığını görünce cebinden bir mendil çıkardı ve hızla elimi sardı. Daenor yanımıza geldi ve askerlere yerde yatan Cassius'u derhal krala götürmelerini emretti. "Derhal bir yargılama yapılacak." dedi Artanis, elimi sararken Daenor'la konuşuyordu. "Bu basit bir korumanın işi değil." Daenor kafasını salladı ve hızla yanımızda uzaklaştı. Artanis'in elleri titriyordu. "Babamın beni kendi askerleri dışında biri aracılığıyla çağırmayacağını biliyordum." dedi, elimi sardıktan sonra. "Bunun arkasında kim olduğunu bulacağız." Alnımı öptü. "Sana zarar gelmesine izin vermem."  Alnımı onunkine yasladım. "Biliyorum." diye fısıldadım. Az önce ölümle burun buruna gelmiş olduğumu unutmuştum bile. "Taht Odası'na gitmeliyiz." Kafamı salladım, yaralı olmayan elimi tuttu ve birlikte Taht Odası'na ilerledik. 

İçeri girdiğimizde Messallie kralın yanından koşarak yanıma geldi ve yanaklarıma ıslak öpücükler kondurdu. "Senin için çok endişelendim hayatım!" Eminim endişelenmişsindir, demek istiyordum ama sustum. "Teşekkür ederim, majesteleri." dedim, sıcak olmaya çalışarak. "İyiyim." İki asker Cassius'u kralın tahtının önünde diz çöktürmüştü. Kral eliyle Artanis'e oturmasını işaret etti, Artanis kralın sağındaki küçük tahtına geçti, bense onun yanında ayakta dikiliyordum. Daenor Artanis'in yanında oturuyor, sadece Cassius'a bakıyordu. Messallie de kralın yanında yerini aldı. "Konuş." diye kükredi kral. "Sana kim prensesi öldürmeni emretti?" Kral daha cevap beklemeden kapıdaki askerlerine döndü. "Prenses Lucalinda'yı, Leydi Priscilla'yı ve konsey üyelerini derhal buraya getirin. Acil bir yargılama yapılacak." Artanis tahtının kollarını kavradı. Cassius'un burnundan kan akıyordu ve konuşmuyordu. Bir asker onu ayağı ile dürttü ama Cassius tek kelime etmedi. 

Lucalinda ve Priscilla içeri gelene kadar bekledik. Lucalinda dizlerinin üstündeki aşığına önce korkuyla, sonra da iğrenerek baktı. Priscilla Daenor'un yanına geçtiğinde, Lucalinda Cassius'un yanında duruyordu. "Ne demek oluyor bunlar?" Artanis gerilince elimi onun omzuna koydum, o elini benimkinin üstüne koydu. "Bu adam senin eski koruman mı?" diye sordu kral, o sırada konsey üyeleri içeri girdiler ve odanın dört yanına dağıldılar. Lucalinda Cassius'a baktı. "Evet, ama onu Yalancı Prenses'in hizmetine verdim." Kral'ın yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. "Bu adam, Ranewen'i öldürmeye çalışmış, ağabeyinin nişanlısını. Ve bunu bir emir üzerine yapmaya çalışmış." Cassius kafasını Lucalinda'ya çevirdi, sadece bakışarak hiçbirimizin anlamadığı bir dili konuşuyorlardı sanki. "Bir bilgim yok." dedi Lucalinda, kafasını tekrar krala çevirirken. Ne yalancıydı ama. 

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin