8

1.7K 174 46
                                    

Araba gürültü ile durduğunda vardığımızı anladım. Artanis ile bir daha konuşmamıştık, benim olduğum tarafa bir daha bakmamıştı bile. Kapılar açıldığında nazik bir şekilde arabadan indi, hoş parfüm kokusu burnuma dolarken zarafetini bozmadı ve tam bir prense uygun hareketlerle arabadan indi. Ben daha ayağa bile kalkmadan bütün yol beni acıdan delirten bacağım yüzünden sızlandım. Bir asker beni kucaklamasaydı orada dikilmeye devam edecektim çünkü yaram müdahale edilmediği için kanamaya devam ediyordu ve acı başımı döndürüyordu.

Gösterişli sarayın önüne geldiğimizde acıdan kafamı bile kaldıramıyordum. Kral veya kraliçeler görünürde yoktu ama Daenor ve Lucalinda birkaç araba önde fısıldaşarak konuşuyorlardı. Lucalinda gergin gibi görünüyordu ama Daenor'un yüzünde aldatıcı bir gülümseme vardı. İki asker kolumdan tutup beni sarayın içine sürüklerken bacağımın ağrısı artıyordu. Daenor yanından geçtiğimde gülümsedi ama Lucalinda midesini bulandırıyormuşum gibi yüzünü buruşturdu. Artanis görünüşte yoktu ama böylesi daha iyiydi, onunla konuşmak istemiyordum.

Beyaz mermerden yapılmış sarayın içi zevkle döşenmişti. Devasa avizeler, geçmiş hükümdarların portreleri ve altın sarısı duvarlar. Askerler beni küçük bir odaya soktular. İçeride minik ama rahat görünen bir yataktan başka bir şey yoktu. Yatağa oturduktan sonra içeri bir yığın kadın girdi. Pantolonumu sıyırıp yaramı açığa çıkarttıklarında bağırmamak için elimi ağzıma bastırdım. Bir tanesi bir şişedeki sıvıyı bacağıma döktüğünde elimi ısırıyordum. Artık dayanamadığımı hissettiğimde gözlerimi kapattım.

*

Göz kapaklarımı zorla açtığımda bitkin hissediyordum. Doğrulmaya çalışırken bacağımda minik bir sızı hissetsem de o korkunç acı yok olmuştu. Yaram temizlenmiş ve dikilmişti. Üstümde beyaz bir gecelik vardı ve temiz kokuyordum. Elim saçlarıma gittiğinde temizlendiğini anladım, karmaşık örgülerim açılmıştı ve saçlarım belimden aşağı iniyordu. Yataktan kalkıp cama gittim. Minik odam kahverengi duvarları ve minik pencere dışında hiçbir özelliğe sahip değildi. Odamın camından sarayın çevresini koruyan surları ve kapıları görebiliyordum. Surların üzerinde yüzlerce asker vardı ama ben güvende hissetmek yerine kapana kısılmış gibi hissettim. Bir suçlu gibi minicik bir odaya konmuştum. Bir şampiyonun layığı bu muydu?

Kapı açılınca o tarafa döndüm. Elli yaşlarında görünen beyaz saçlı bir kadın utanmış gibi kapıda bekliyordu. "Leydim, yüce kralımız sizi taç odasında bekliyorlar." Arkasından iki genç kadın çıkıp ellerinde sanki değerli bir taşmış gibi tuttukları elbiseyi yatağa serdiler.  Zümrüt rengi, hoş bir elbiseydi. "Prensimizin hediyesi. Bunu giymenizi buyurdular." Kaşlarımı çattım. Artanis bana neden bir elbise yollamıştı ki? "Bunu giymezsem Prens Artanis benimle nişanlanmayacak mı?" Kadın kafasını eğdi. "Hediye veliaht prensimizden değil, Prens Daenor bunu size gönderdi."

Bu beni daha da şaşırttı. Daenor kazandığımdan beri benimle açıkça dalga geçiyordu. Tek yapmak istediğim bu elbiseyi parçalara ayırmak ve ona yollamaktı ama itaat etmekten başka şansım olmadığını biliyordum. Kafamı onaylarcasına salladım. Kadınlar beni giydirmek istediğinde itiraz etmedim ve saten elbiseyi giydirmelerine izin verdim. Belime tam oturan elbise bana o kadar tuhaf geldi ki, elimi elbisenin üzerinde gezdirmeden edemedim. Yaşlı kadın saçlarımı fırçaladı ve sol taraftan nazikçe örerek kafamın etrafına doladı. Nasıl göründüğümü bilmiyordum ama güzel olmalıydım ki kadınlar onaylarcasına bana baktılar. Ayağa kalkmamı istediklerinde yaşlı kadın odadan çıktı ve yanında iki asker ile geri geldi. Askerler onları takip etmemi istediğinde dediklerini yaptım.

Odam sarayın sol kanadında yer alıyordu ve taç odasına oldukça uzaktı. Büyük, altın kaplamalı yatak odalarının önünden geçtiğimizde buranın kraliyet ailesinin odaları olduğunu anladım ama neyin nerede olduğu pek aklımda kalmamıştı. Taç odası büyük, sarayın kalanından farklı olarak kırmızı renklerle doluydu. Odada biri devasa dört taht vardı. Kral siyah kıyafetleri ve sade tacı ile ilk gördüğüm şeyiydi. Kralın sağ tarafında Kraliçe Mesallie, solunda Kraliçe Cassana vardı. Kralın sağındaki taht onun kralınkinin yarısıydı ve üzerinde Artanis vardı, hemen yanında ayakta Dessiara dikiliyordu ama arenaya geldiği güne hiç benzemiyordu. Siyah saçları siyah bir örtü ile kapanmıştı ve siyah bir yas elbisesi giyiyordu. Gözlerindeki düşmanca tavrı görmezden gelmeye çalıştım. Artanis'in yanında Daenor, onun da yanında Lucalinda'nın tahtı vardı. Lucalinda'nın bir tahtı olması beni şaşırttı çünkü kadınların -prenses olsalar bile- erkeklerle eş haklara sahip olamayacağını biliyordum ama Lucalinda bu kuralı bir şekilde bozmuştu. Kral beni süzdükten sonra ciddi bir tavırla arkasına yaslandı.

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin