25

1.1K 111 17
                                    

Asker daha son sözünü tamamlamadan Artanis ayağa fırlamıştı bile. Daenor da peşinden hemen kalktı. Ayağa kalkıp Artanis'e yetişmek için hızla yürümeye başlamadan önce, Lucalinda'nın belli belirsiz gülümseyişini gördüm. Durumdan büyük bir haz duyduğu belliydi. Bu işte onun parmağı olduğuna yemin edebilirdim.

"Arabaları hazırlayın!" diye bağırdı Artanis. Koşar adım peşlerinden gidiyordum. Artanis bahçeye çıkarken, Lucalinda arkamızdan olağanüstü bir yavaşlıkla yürüyordu. "Kıyafetlerim ne olacak?" diye sordu, üzülmüş bir sesle. "Taçlarım, eldivenlerim. Hepsi bu kokuşmuş kasabada mı kalacak? Akşam gitsek olmaz mı? Kraliçe bizi biraz daha beklemeyez mi?" Artanis ellerini yumruk yaptı ama kız kardeşine bakmadı bile. Ona vurmamak için kendiyle savaşıyordu. Lucalinda'ya cevap veren Daenor oldu. "Kıyafetlerin daha sonra birkaç araba ile gönderilir." Trotha çevrede yoktu, Artanis de onu bekleyecek gibi görünmüyordu. Arabalara vardığımızda Lucalinda olduğu yerde durdu. "Kıyafetlerim olmadan hiçbir yere gelmem. Sarayımızda çirkin elbiselerle mi dolaşayım?" dedi küçük bir çocuk gibi. Ona kuvvetli bir tokat atmayı o kadar istiyordum ki. Dalga geçtiği her halinden belliydi ve Artanis çıldırmak üzereydi.

"Kıyafetlerini bu kadar çok mu istiyorsun?" dedi Artanis, bir hizmetçinin kendisine getirdiği kürkü giyerken. Kalın kürkü üzerine giydiğinde gözlerindeki hüzün, sinire karıştı ve kuzgun karası gözleri daha karanlık bir hal aldı. Daenor tedirgin bakışlarla ağabeyini izliyordu. "Evet. Bir kez giydiğim şeyleri asla tekrar giyemem ve bu çirkin şeyler günlerdir üstümde." Artanis anlayışla başını salladı. "Pekala." dedi sakince. "Ben gelmeni emredene kadar burada kalacaksın. Hizmetçisiz. Altınsız. Kahyasız."

Lucalinda sertçe yutkundu ama tek kelime etmedi. "Artanis..." dedi Daenor ama Artanis'in kömür karası gözleri öfkeyle ona döndü. "Sen de mi onunla kalmak istiyorsun?" diye çıkıştı. Daenor sustu ve kendisine yardım dilenir gibi bakan ablasına bakmadı. "İyi o halde. Hepimiz benim arabamla gideceğiz. Kimseyi bekleyecek halim yok." Artanis arabaya bindi, Daenor da ondan sonra. Arabaya ben de bindiğimde hareket ettik ama Lucalinda olduğu yerde donakaldı. Cadı'nın lanetinin üzerimizde olacağını biliyordum. Artanis hata yapıyordu. Onu bu şekilde düşman benimsemesi hataydı.

"Kraliçe'nin iyileşeceğine eminim." dedi Daenor, Artanis'i teselli etmeye çalışarak. Artanis tepki vermedi, sadece camdan dışarıyı izlemekle yetindi. Ona iyi şeyler söylemek istiyordum ama ne yapsam da korkusunu azaltamazdım. Çaresizliğini düzeltemezdim. Bu yüzden elimi onun omzuna koydum. Kafasını elime yasladığında, ona sarılmak ve her şeyin güzel olacağını söylemek istedim ama bazen kalp kırıklıkları, insanlar arasına duvar örüyordu. Artanis ve ben kızgın sözlerimizle inşa ettiğimiz o duvarların arkasında mahsur kalmıştık.

Yolculuk uzundu ve Daenor bir süre sonra uyuyakaldı. Artanis kafasını ellerinin arasına almış, öylece duruyordu. "Üzgünüm." dedi, uzun sessiz saatlerden sonra. "Her şey için. Seni kırmamalıydım. Kaba davranmamalıydım." sesi üzgün çıkıyordu ve bu canımı acıttı. Elini tuttum ve kafasından çektim. "Üzgün olma." dedim, gözlerine bakarak. "İkimiz de hatalar yaptım." Umarım benim hatalarımı asla öğrenmezdi. Çünkü bana sevgiyle bakan bu siyah gözlerin nefretle bakmasına dayanamazdım. "Yanımda kal, Ranewen." diye fısıldadı, ellerimi sımsıkı tutarken. "Daima."

Bir şey söylemedim. Bunun yerine dudaklarımı onunkilere bastırdım. Artanis belime sarıldığında, Daenor karşımızda olduğunu hatırladım ve uyuyor olsa bile, bunu onun önünde yapmak istemiyordum. Geri çekildim. "Annen iyi olacak." dedim, yüzünü ellerimin arasına alırken. "Söz veriyorum." Artanis bana sarıldı ve çenesini omzuma koydu. Müthiş kokusu burnuma dolarken, kendimi huzurlu ve güvende hissettim. Güvende hissettiğim tek yer burasıydı. Artanis'in yanı, ve onu güvende tutmak için her şeyi yapacaktım. 

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin