4

1.9K 182 95
                                    

Ellerimdeki kelepçeler bileklerimi kızartmıştı. Yağlanmış saçlarımın kafama yapıştığını hissettim. Bu çadıra geleli bir gün olmuştu, ama ne bir yemek verilmişti ne de su. En son yediğim şey Rona'nın tatlısıydı. Karnımdan gelen gurultuları susturmak için ellerimi karnıma bastırdım. Dudaklarım susuzluktan çatlamış, dilim damağıma yapışmıştı. Böyle giderse daha Yargı Arenası'na varamadan ölmüş olacaktım.

Rona işe gitmiş miydi acaba? Thoni Rona'yı sakineştirebilmiş miydi? Lit onlara göz kulak oluyor muydu? Onlardan haber alamamak beni öldürüyordu. İyi olduklarını bilmeye ihtiyacım vardı. Onları düşünmediğim tek bir an bile yoktu. Onları düşündükçe kalbim sıkışıyordu. Ailemi arkada bırakmıştım. Onları kurtarmak için onlara sonsuza kadar veda etmiştim.

Notumu bulduklarında bana hak vereceklerdi. Onlara zarar gelmesine izin veremezdim, bu yüzden gitmekten başka şansım yoktu. Yaptığım şeyin suçluluğunu hayatımın sonuna kadar çekecek olsam bile.

Neden beni prensi öldürmem için seçtiğini veya seçtiklerini biliyordum. Bunu yapmamı isteyen kişi her kimse beni tanıyordu, iş yerimdeki dolabın yerini bilecek kadar. Bu kişi her kimse, benim geçmişimi de biliyordu. Rennator'dan getirildiğimden beri birkaç işe girmiş, kardeşlerimin hayatta kalabilmesi için pazarda yere atılan küflü yemekleri toplamıştım. Kumaş tezgahlarından iğne, fırıncılardan küçük ekmek çalmıştım. Sokak arasında gördüğüm bir adama bıçağımla saldırmış, parasını ve altın kolyesini çalmıştım. Fakat bu yaptıklarımın en kötüsü değildi.

Rennator'da hayat, Asshalt'takinden beterdi. Her gün sokakta ölü çocuk ve bebekleri görüyordum. Kaeron Şehri ölümün ve sefaletin merkeziydi. Başımızdaki kralın sarayında bile hiç para yoktu. Kral'ın hizmetçilerinin çoğu açlıktan ölmüştü. Bütün bu açlık ve kaos içinde, hayatta kalmak imkansızdı. Asshalt Rennator'u ağır bir vergiyle cezalandırmıştı. İçecek suyu bile olmayan halka ağır vergiler getirildikçe, ölü bedenlerin sayısı her geçen gün artıyordu.

Babam askerliği sırasında bir bacağını kaybetmişti, o yüzden hep bir sandalyede otururdu. Bazı akşamlar bize masal okurken, ailemizin hayatta kalması için çabalayamadığı için kendine kızdığını söylerdi. Onu suçlayamadım. O elinden geleni yapmıştı. Annemin elbise dikerek para kazanması bize bir süre yetmişti. Ama insanların elbiseye ayıracak hiç parası yoktu. Annemin çuvallardan diktiği elbiselerin alıcıları bir gün elbise almayı bıraktılar. O zaman annemli hünerli terzi ellerinin de bir kıymeti kalmadı.

O noktada, ailem için savaşan kişi ben olmak zorundaydım. Benim yeteneğim şarkı söylemek veya ekmek yapmak değildi. Boyum ortalama sayılırdı ama cılızdım ve hızlı hareket ediyordum. İlk işimi on dört yaşımdayken almıştım. İşi veren kişi ile yüz yüze gelmezdik. Bana bir mektup yazılması yeterliydi. İki gün içinde seçilen kişinin cesedi meydanda, evinde veya bir sokak arasında bulunurdu. Öldürdüğümün kim olduğu, neden ölmesi istendiği benim işim değildi. Ben sadece işimi alıyor ve onları öldürüyordum. Paramı alıyor ve bir daha bu konuyu açmıyordum. Zavallı ailem evlerine giren ekmeğin bir başkasının kanı ile bulandığını bilmelerine rağmen sustular, yoksa sokakta gördükleri cesetlere dönüşürdük.

Bu sayede hayatta kaldık. Öldürdüğüm her kişi için aileme yetecek bir aylık para alıyordum. Şimdiye kadar dokuz kişiyi hayattan koparmıştım, ama bunun önemi yoktu. Aileme para lazımdı ve ben bunu yapmak zorundaydım. Ya bunu yapacaktım, ya da benimle evlenmek karşılığı aileme ağırlığımca altın vermeyi teklif eden yaşlı bir komutan ile evlenecektim. Hoş, o komutanın ölümü de benim bıçaklarımdan biriyle olmuştu.

Bıçaklar. En iyi olduğum konu. Küçüklüğümden beri evimizin bahçesindeki ağaçlara hedef tahtaları yapmıştım. On altıma geldiğimde gözlerim kapalı olarak iki elimle de bıçakları isabet ettirebilecek hale gelmiştim. Bu karnımızı doyurmamızı sağlamıştı. Bu şekilde Asshalt'ta, tecavüzcü sapıklardan korunmuştum. Asshalt'ta biz kadınları ya erkekler ya da bıçaklar korurdu. Bunlar yoksa, bir erkeğin kölesinden başka bir şey değildik.

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin