11

1.4K 148 74
                                    

Artanis ve Daenor odaya girdiklerinde Lucalinda bayılacakmış gibi görünüyordu, bir nedimenin onu tutması gerekmişti. Midem bulanıyordu, elimi ağzıma bastırdım ama odadaki ağlama sesleri başımı döndürüyordu. Artanis odaya girdiğinde yanımda durdu ve hiçbir şey demedi, sadece askerlere cesedi işaret ederek onu indirmelerini emretti. Ceset indirildiğinde Daenor insanları yararak Sarselle'nin cansız bedenine koştu ve yanı başında durdu. Elini önce boynuna bastırdı, öldüğünden emin olduğunda kadının yüzüne düşen saçını geriye attı. Bunu yaparken yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Artanis yanına giderek elini kardeşinin omzuna koydu ama Daenor yıkılmış gibi görünmüyordu. Bir arkadaşını kaybetmiş gibiydi.Kral içeri Kraliçe Messallie ile girdiğinde yeğeninin cesedine bakamıyordu. "Götürün onu." diye buyurdu askerlerine. 

Sarselle'nin cesedi askerler tarafından odadan çıkarılırken Daenor onun yatağına çöktü ve kafasını ellerinin arasına aldı. Artanis hala onun omzunu tutarken Lucalinda onun yanına oturdu. O an Daenor için acıma hissettim. Onun yanına oturmak, onu teselli etmek istedi. Ona Sarselle'nin artık huzurlu olduğunu söylemek istedi ama yerimden kıpırdayamadım. "Odayı boşaltın." dedi kral. İçerideki kalabalık yavaşça dışarı çıkarken onlara katılmak için döndüm ama kralın katı sesi beni olduğum yere çiviledi. "Sen nereye gidiyorsun?" Arkamı dönerek yüzümü krala çevirdim. "Oğlumun nişanlısı olarak bu ailenden birisin, unuttun mu? Artanis neredeyse sen de orada olacaksın." Doğru, artık Artanis'in kuyruğuydum, o nereye giderse onu arkasından takip etmek zorunda olan bir kuyruk, ama bu uzun sürmeyecekti.

Lucalinda Daenor'un kulağına bir şeyler fısıldıyordu ama Daenor onu  duyuyor gibi değildi. Artanis bir ağabey olarak onun yanında durup omzunu sıkıyordu ama tek bir kelime etmiyordu. Ayaklarımı sürüyerek Artanis'in yanında durduğumda Daenor kafasını kaldırarak bana baktı. Gözlerindeki duygu acı değildi, üzüntü de değildi. Gözlerinde çözemediğim bir ifade vardı. "Üzgünüm." diye fısıldayabildim sadece. "Çok üzgünüm." Daenor hafifçe kafasını salladı ama hiçbir şey söylemedi. Artanis Daenor'un omzunu bıraktı ve krala döndü. "Hizmetçilerinin Sarselle'yi bir dakika bile yalnız bırakmaması gerekiyordu. Bize haberi bile Lucalinda'nın nedimesi verdi. Sarselle'nin hizmetçileri nerede?" Lucalinda Daenor'un elini sıkmaya devam ederken kafasını kaldırmadı. "Ranewen ile bahçede gezintiye çıkmadan önce hizmetçime Sarselle'yi getirmesini emrettim, odasında ağladığını veya insan içine çıkmayı reddettiğini düşünüyordum. Daha sonra biz gezerken haberi aldım ve hemen buraya koştum." Gözler bana dönünce onu onayladım.

"Sarselle'nin kahrolası hizmetçileri nerede bilmiyorum ama onları bulduğumda kafaları hendekte olacak. Benim tek yeğenimin hayatını korumak ile görevli olan ve bunu başaramayan herkes yeğenim ile aynı sona sahip olacak." Kral'ın öfkesini bulunduğum yerden hissedebiliyordum. "Bu benim günahım." diye fısıldadı Daenor. Ona baktığımda Lucalinda'nın elinden kurtuldu. "Buna ben sebep oldum. Onu hak ettiği şekilde sevemedim, o da benim yüzümden canından vazgeçti." Ayağa kalktı, yüzünde hala düşünceli bir tavır vardı. "Onu gömmeliyiz. Amcamın yanında, huzur içinde uyumalı." Kral kafasını sallayarak oğluna güven vermeye çalıştı. Daenor babasından izin istemeden odadan çıktı ama kralın bunu önemsediği yoktu. Kraliçe Messallie oğlunun peşinden gitmek için izin istediğinde kral ona izin verdi. Kraliçe odadan çıktığında Lucalinda da annesi ile birlikte gitti. "Siz de gidin." dedi kral, odadan çıkmak için hareketlendiğinde. "Nişan gününüzün böyle acı bir olay ile lekelenmesi hiç iyi değil." 

O da odadan çıktığında Artanis hala kapıya bakıyordu ama ne düşündüğünü bilmiyordum. "Böyle olsun istemedim." diyebildim, kendimi savunmam gerekliymiş gibi hissediyordum. Artanis orada olduğumu yeni fark etmiş gibi bana döndü, gözlerinde ilk kez siniri gördüm. "İstediğin bu değil miydi? Dilek olarak beni seçmedin mi? İşlerin bu noktaya geleceğini biliyordun. Babam nişanlanacağımızı söylediğinde Sarselle'nin yıkıldığını gördün ama dileğini değiştirmedin. O şimdi ölü ve sen istediğini elde ettin." Hışımla odadan çıkarken olduğum yerde donakalmıştım. Nefes alamadığımı hissediyor, boğuluyordum. Kardeşlerimi kurtarmak için ne yapmıştım ben? Arenada sekiz askeri gözümü kırpmadan öldürmüştüm. Sarayda, henüz on altı yaşındaki Sarselle'nin hayallerini çalmış, onun ölümüne sebep olmuştum. Rennator'da masum olduğunu bildiğim insanları ailem için öldürmüştüm ama bu, kalbimi günden güne derin acılara sürüklemişti. Artanis'in sözleri yüzüme bir tokat gibi inmişti ve ne yapacağımı bilmiyordum.

Bu sarayda daha fazla kalamazdım. Görevimi halletmeli, bu saraydan kaçmalı, kardeşlerimi alıp uzaklara gitmeliydim. Onlara en azından bir mektup gönderebilseydim keşke. Onları sevdiğimi söyleyebilseydim. Yakında her şey bitecekti. Bu saraydan kurtulacaktım.

Kendimi dışarı çıkmaya zorladım, ölmüş prensesin odasında daha fazla olmak istemiyordum. Artanis'in yanında olmak da istemiyordum. Kapıda bekleyen iki nedime ve iki asker vardı, benim için seçilmiş olmalıydılar. Bahçeye dönüp hava almak istiyordum ama orası hala kalabalık olmalıydı ve insanların bana soru sormasını istemiyordum. Sarayda dolaşmak istediğime karar verdiğimde arkamda yürüyen insanların varlığı beni rahatsız etti ama ses çıkarmadım. Sarselle'nin odasının uzağında Lucalinda'nın odası vardı. Odanın kapısında dört asker beklemesi beni şaşırttı, içeride ne saklıyordu ki dört askere ihtiyacı vardı? Bildiğim tek şey Lucalinda'nın bu sarayda kendisini korkutan tek insan olduğuydu.

Uzun koridorlardan birinde sıra sıra tablolar vardı. Kaliteli bir ressam tarafından çizilmiş tablolar, geçmiş Asshalt krallarının tablolarıydı. Hiçbirini tanımıyordum ama yirmi kral arasında portresi bulunan sadece bir kadın vardı. Kadının sarı saçları, iri mavi gözleri ve kalp şeklinde bir yüzü vardı. Sarı saçlarına bakılırsa kadın bir Rennator'luydu. Asshalt'ın bir kadın yöneticisi olmadığını biliyordum, ama bu kadın krallar arasında yer aldığına göre Asshalt'ı yönetmiş olmalıydı. Portresinin altığında adı yazılıydı. Lianna Minemara. Bu kadının kim olduğunu öğrenmeyi aklıma kazıdım ve yürümeye devam ettim.

Arkamdaki hizmetçiye döndüm. "Beni Prens Daenor'un odasına götür." hizmetçi kafası karışmış gibi baksa da hemen kafasını salladı. Ben bir prensestim ve dilediğim yere gidebilirdim. Hizmetçim beni koridorun sonundaki odaya götürdüğünde arkama döndüm. İki uzun boylu askerim ve henüz on beşinde görünen hizmetçilerime baktım. "Beni bahçede bekleyin." onayladıklarında Daenor'un kapısının önünde durdum. Ona ne diyecektim ki? Ona bir özür borçlu olduğumu biliyordum. Özürüm Sarselle'yi geri getirmeyecekti ama kendimi affedebilmem için buna ihtiyacım vardı. Beni dinlemesine ihtiyacım vardı. Kapıyı çalmak için elimi kaldırdığımda içeriden gelen konuşma sesleri ile durdum.

"Ne olduğu umrumda değil." diyordu bir erkek sesi. "Onunla evlenmek istemiyorum." Odada ayak sesleri vardı, birden fazla kişi olmalıydılar. "Bunu yapamam. O bir katil. O askerleri nasıl öldürdüğünü görmedin mi? Bir gece uykumda beni öldürürse ne olacak? Geçmişini bile bilmediğim bir kadın ile nasıl evlenirim?" konuşanın Artanis olduğunu anladığımda bedenimi daha fazla kapıya yaslayarak dinlemeye devam ettim. Başka bir erkek onu yanıtladı. "Senin neyi istediğinin babam için bir kıymeti yok, o sekiz askeri alt etti ve dilek hakkı kazandı. İsteseydi, senin onunla birlikte Rennator'da sefil bir hayat sürmeni bile dileyebilirdi ve senin hayır deme şansın olmazdı." Bu Daenor'du. Artanis'in homurdandığını duydum. "Neden bunu seçsin ki? Onun tek derdi kraliçe olmak, ülkedeki tüm diğer kadınlar gibi." Derin bir nefes aldığını duydum. "Bunu istemiyorum."

Daenor bir süre hiçbir şey demedi. Daha sonra söylediği sözler yüzünden, az kalsın düşüp bayılacaktım. "Onunla ben evlenebilirim." Artanis de en az benim kadar şaşırmış olmalıydı ki "Ne?" diye aniden sordu. "Onunla ben evlenirim. Ondan senin kadar nefret etmiyorum." Kalbimin hızlı atışlarını susturmak istercesine elimi kalbime bastırdım. "Hem biz onunla çok daha iyi bir çift oluruz."

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin