6

1.7K 177 100
                                    

Kalbimde hiç hissetmediğim bir sızı vardı sanki. Anne ve babamın öldüğünü bildiğim gece bile hissetmediğim bir ağrı. Bana bir ekmek uzatan elleri ölüme göndermezsem öleceğimi fark ettiğim o an, hayatımdaki en kötü andı. Kardeşlerimi terk etmemden bile kötü bir suçluluk ve acı dört bir yanımı sarmıştı.

Sağ elimin titrediğini saklamak için bıçağımın kabzasını daha sıkı kavradım, onlara bu zayıflığımı sunmayacaktım. Acımı görmelerine izin vermeyecektim. Bu tatmini vermeyeceğim onlara. Askerler isimlerinin okunuş sırasına göre çıkacaksa, o sonuncu çıkacaktı. Bu bana düşüncelerimi toparlayabilmem için zaman tanıyabilirdi ama ben, tamamen darmadağın olmuş haldeydim.

Kral Altáriel'in iki elini birbirine vurduğunu duyduğumda, bunun başlangıç ateşi olduğunu anlamıştım. Dizlerimi büktüm ve bedenimi gererek saldırı pozisyonu aldım. Saldırmaya hazırdım. Gözlerim sürekli kapılarda geziniyordu, askerlerin hangi kapıdan geleceğini hesaplamak zorundaydım. Kulaklarımı kabartarak seslere dikkatimi verdim. Etrafımda bir tur attığımda tüm kapıların açık olduğunu gördüm. İki askerin de aynı kapıdan gelip gelmeyeceğini bilmiyordum ama çoğu askerler bıçak kullanmazdı, büyük bir ihtimalle gürz veya kılıçları olacaktı, bu yüzden yakınıma gelmek zorunda kalacaklardı. Mızrakları olabileceğini düşünüp hızlı hareket etmek zorundaydım.

Öyle de oldu. İlk asker, tam karşımdaki kapıdan çıktı. Üzerinde zırh olmaması, şartları eşitlemek için olmalıydı. Kafasında miğferi de yoktu. Fazla iri yarı değildi, benden biraz uzundu, sol elinde ince bir tek el kılıcı vardı. Diğer asker solumdaki kapıdan geliyordu ama o diğerine göre daha uzaktaydı. Hiç vakit kaybetmedim ve ilk askere atıldım.

Üzerinde tahminen hanesinin rengi olan yeşil tunik ve siyah pantolon vardı. Askere sağ elimdeki bıçağı fırlattığımda hızla yana kaçtı ama bıçağım sol kolunu sıyırmıştı. Kılıcını bana savurduğunda hızla geriye çekildim, aramızda olan mesafe çok azdı. Sol elimdeki bıçağı bacağına fırlatırken diğer askerin arkamda nefesini ve kılıcının havaya kalkışını duymam harekete geçmeme yetti. Belimdeli kılıcı aldım ve onun kılıcı ile birleştik. Onu itmeye çalıştım ama benden daha güçlüydü. Kılıcını çekti ve karnıma attığı tekme ile yere düştüm. Diğer yaraladığım asker yerde bacağındaki kılıcı çıkarmaya çalışıyordu. Beni düşüren asker yanıma doğru geldi ve kılıcını havaya kaldırdı ama geç kalmıştı, elimde kavradığım bıçağı bacağına sapladım. O yalpalayarak yere düşünce beni ittiğinde düşürdüğüm kılıcı yerden aldım ve göğsüne sapladım.

Bacağı yaralanan asker yerden kalkamıyordu. Sol elimdeki bıçağı alnına isabet ettirdiğimde, can vermesi uzun sürmedi. Bir süre hiç ses gelmedi. Kafamı kaldırıp cüretkar bir hareket olduğunu bilsem de, krala baktım. Gözlerinde hiç duygu olmadan beni izliyordu. Prens Artanis'in de nihayet ilgisini çekmiş olmalıydım ki, dikkati tamamen bendeydi. Krala kafamı yana eğerek sıradaki hamlesini beklediğimi gösterdim. Kral iki elini birbirine vurduğunda askerlere fırlattığım bıçakları cesetlerinden alıp kemerime yerleştirdim. İki elimde bıçaklarım ile sıradakileri beklemeye koyuldum.

Bu sefer ilki arkamdan geliyordu. Diğerinin ayak sesini duyamadım ama havayı yaran bir mızrak, az kalsın göğsüme isabet edecekti. Hızla yere eğildim. Henüz kapıdan çıkmayan asker, işimi bir mızrak ile bitirmeye çalışmıştı ama ıskaladı. Bıçağımı ona fırlattığımda çevik bir hareketle yana kaçtı ve bıçağımdan kurtuldu. Diğer askerin yaklaştığını biliyordum, bu yüzden mızrak atandan hemen kurtulmam gerekiyordu. Sonunda kapıdan çıkıp kendini gösterdiğinde, ona doğru koşarken sağ elimdeki bıçak hedefine ulaştı ve göğsünün tam ortasına isabet etti.

Diğer askerin koşan adımlarını duyduğumda arkama döndüm. Büyük bir kılıçla bana doğru koşuyordu. Elimdeki bıçağı yere fırlatıp kılıcımı çekene kadar yanıma ulaşmıştı bile. Kılıçlarımız birbirine çarptı. Geri çekildiğimde tekrar hamle yaptım ama beni kolayca savuşturdu. İkinci defa atıldığımda, güçlerimiz orantısızdı. Üçüncü saldıran oydu. Hamlesini savuşturdum ama benden güçlüydü. Kılıçlarımız birbirine kilitlenmişken kasıklarına tekme attım. Asker inleyerek geri çekildiğinde kılıcımı kalbine sapladım.

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin