2

2.2K 225 108
                                    

Eve vardığımda sırtım ağrıyordu. Çantayı bir köşeye bıraktım. Mutfaktan gelen güzel kokuları aldım. Rona yine iş yerinden bir şeyler getirmiş olmalıydı.

"Bu akşam şanslı günümüz olmalı." dedi Lit. Elinde bir sürü ekmek vardı. Aynı zamanda yerde bir kaç dilim pasta tabağı da vardı. Karnımdan gelen gurultu duyulmasın diye ellerimi karnıma bastırdım. Lit yanıma oturdu.

"Bugün maaş aldım." dedi Rona, elinde bir pasta dilimi ile odaya girdi. Oda küçük ve dardı. Bu kulübede üç oda vardı. Erkekler bir odada yatıyordu. Ben kendime bir oda almak konusunda ısrar etmiştim. Çünkü odamı başka biri ile paylaşmaktan nefret ediyordum. Bazen Rona da benimle uyuyordu ama ben yalnızlığı seviyordum.

"Ne kadar?" diye sordum. Sözlerinden korkuyordum. Çünkü bu ay da az maaş alırsa bir sonraki aya sağ çıkıp çıkamayacağımızı bilmiyordum.

Ben çıkamayacaktım.

"Yetmiş Milli Ulus Parası." dedi. Dudaklarımı sıktım. Lit zamanının neredeyse tamamını madende geçiriyor, çoğu zaman eve bile gelemiyordu. Buna rağmen Rona o tatlı dükkanında Lit'ten fazla kazanıyordu.

"Bu harika." dedi Lit. Sesindeki burukluğu anlayabiliyordum. Yine de Rona'ya gülümsedi. Ben de hafifçe gülümsedim.

Thoni uyuyor olmalıydı. Sadece dokuz yaşındaydı ama şimdiden silah ustası olabilecek kadar yetenekliydi.

"Yarın Tahıl Günü." dedi Lit, sessizliği dağıtarak. Hepimiz gerginleştik. Tahıl Günü, kazandığınız şeylerin yarısını bölge lorduna veya leydisine vermek zorunda olduğunuz bir gündü. Her ayın son günü yapılırdı. Çiftçiyseniz ekininizi, terziyseniz kumaşınızı, işçiyseniz paranızı verirdiniz. İşsiz olmak Asshalt'ta yasaktı. Çalışmayan veya Tahıl Günü'nde az yada hiç ürün sunmayan kişi ya tek kurşun ile ölürdü yada arenayı seçerdi.

Arena. Asshalt'ta çok az kişi kurşun yerine arenayı seçmişti. Arena, başkent Lessien'de bulunuyordu. Kral sizin için sekiz asker seçerdi. Size dövüşten önce istediğiniz silahı seçme şansı verilirdi.

Bu dövüşlerden şuana kadar yalnızca üç kişi kurtulmuştu. Biri kadın iki erkek. Kral onları affetmiş, bir dilek hakkı vermişti.

Bir adam şövalye olmak istemişti. Bir tanesi kendi ağırlığınca altın istemişti. Kadın ise sadece çocuklarını alıp Rennator'a dönmeyi dilemişti.

Ben kazanamazdım. Asla. O iki adamda iri yarı ve savaşçı kişiklerdi. Kadın ise hayatında ilk kez kılıç tutuyor değildi. Kadın bir bacağından ağır yara almasına rağmen sekiz askeri de öldürmüştü.

Yine de denemek zorundaydım. Eğer bunu denerken ölürsem, bana o gizemli mektubu yazan kişi aileme zarar veremezdi çünkü denemiştim. Onlar güvende olabilsin diye binlerce kez ölebilirdim.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Lit, düşüncelerimi dağıtarak. Kafamı salladım ve zihnimde dönüp dolaşan fikirlerimden sıyrıldım.

"Hiç."

Bir şeyler olduğunu anlamıştı. Ama ona asla anlatamazdım. Onun da hayatı tehlikedeydi.

Lit asla benim ne olduğumu bilmemişti. Hayatta kalabilmek için neler yaptığımı. Ne kadar cana kıydığımı.

Kafasını omzuma koydu. Bana güveniyordu. Bunu kalbimde hissedebiliyordum. Ama benim gerçekte ne olduğumu bilirse bu güven yok olurdu.

Bu göze alamayacağım bir riskti.

"Ben yatıyorum." dedi Rona, tabakları da aldı ve içeri gitti. Gitmeden önce bana göz kırptı. Ona kaşlarımı çattım.

"Onlar için endişelendiğini biliyorum." dedi Lit. Sesinde anlayış vardı. "Ama kendine bu kadar yüklenme."

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin