21

1.2K 125 28
                                    

Artanis elimden kurtulup karşıma geçtiğinde ayağım ile bıçağı uzak bir köşeye ittim. Bu belki de hayatımın hatasıydı. Canıma mal olacak bir hata. Yine de yapamamıştım. Bir daha bu fırsatı elde edemeyeceğimi biliyordum ama yapamamıştım, Veliaht Prensi öldürme görevimi başaramamıştım. Yine de yaptığımın doğru olduğunu biliyordum. Onu öldüremezdim.

"Görmüyor musun, tüm şansa sahiptim ama seni öldürmedim. Seni öldürmek istemiyorum." Artanis'in göğsü hızla inip kalkıyordu. Hareketlerimi ölçüyordu. "O halde neden beni diledin? Bana aşık olduğun yalanlarına inanmamı bekleme." Ona onu öldürmekle görevli olduğumu söylemek istedim, ama bu sadece bana güvensizlik duymasını sağlardı. Bir suikastçi olduğumu öğrenirdi. Geçmişimi öğrenirdi. Daenor ile iş birliği yaptığımızı sanmaya devam ederdi. "Zenginlik için. Rennator'da karnımı doyurmak için hırsızlık yaptım. Daha fazla günah istemiyordum. Sadece huzur ve zenginlik istedim." Artanis alaycı bir kahkaha attı. "Huzur ve zenginlik asla bir arada olmaz. Huzuru bulabileceğin son yer benim yanım, bunu şimdiye dek anlamış olmalıydın." Artanis'e bir adım attım ve ellerini tuttum. "Beni o çayırlıkta öptüğün güne dönemez miyiz? Bana güvenmeni istiyorum."

Artanis ellerini çekmedi ama gözlerindeki ifadeden hala güvensizliği belli oluyordu ve bu canımı acıttı. "Kim olduğunu biliyorum." diye fısıldadı. Sesindeki hayal kırıklığını kemiklerimde hissettim. "Larine Valor." Ellerini ellerimden kurtarıp bahçeden çıktı. Biliyordu. Başından beri kim olduğumu biliyordu, onu öldürmek için geldiğimi de. Bana itiraf etmem için şans tanımıştı ama ben, inkar etmiştim. Onun gözünde yalancı bir katildim. Bu yalan değildi. Halk bana böyle sesleniyordu, konseydeki adam böyle söylemişti. Yalancı Prenses.

Bir asker beni arabaya götürmeye geldiğini söyleyene kadar olduğum yerde kaldım. Artanis'in değerli bıçağı olduğu yerde kalmaya devam ederken arabaya gittik. Halk dağılmıştı. Arabaya geldiğimizde Artanis'in yanındaki yerime değil, karşısına geçtim. Bana bakmıyordu, kafasını ellerinin arasına almış düşünüyordu. İkimizde konuşmadık ve araba hareket etti. Kardeşlerimi görmem gerekiyordu. Artanis'i öldürmediğim için artık tehlikedeydiler ve onları bir şekilde kurtarmak zorundaydım ama Artanis'in bana yardım etmeyeceğini biliyordum. Belki de beni kardeşlerime bile götürmeyecekti. Her şey mahvolmuştu.

Saraya vardığımızda Artanis neredeyse koşarcasına arabadan indi ve beni beklemeden saraya girdi. Saray girişinde kendisini bekleyen Dessiara'ya bakmadan hışımla yanından geçti ve gözden kayboldu. Dessiara onun arkasından gitti. Arabadan inip yavaş adımlarla saraya girdim, sadece odama gitmek ve düşünmek istiyordum. Askerlerim sarayın girişinde beni bıraktılar, Artanis gibi onlar da artık güvenliğim ile ilgilenmiyorlardı. Odama girdiğimde biri kolumu tuttuğunda çığlık attım ama eliyle hemen ağzımı kapattı. Elini ısırıp ayağımla sert bir tekme attığımda acı dolu bir inleme duydum. Arkama döndüğümde Daenor iki büklüm olmuştu.

"Seninle arenada dövüşenlerden olmak istemezdim." dedi acıyla. "Artık baba da olamayacağım." Bir erkek tarafından saldırıya uğradığımda, ki bu Aerr Kasabası'nda hep olurdu, bunu yapardım. "Odamda ne işin var?" diye çıkıştım. "Biri seni burada görse ne olur bilmiyor musun?" Daenor sırtını dikleştirmeye çalıştı. Siyah saçları dağınıktı, kahverengi gözleri yorgun bakıyordu. "Seni görmeliydim." dedi ciddiyetle. "Artanis sana saldırdı mı?" Daenor gerçeği hak ediyordu. Başından beri beni uyarmaya çalışan oydu. Eğer sözcüklerini anlasaydım Artanis'in saldırısında hazırlıksız olmazdım. "Evet." 

Kafasını yana eğdi. "Masum olduğuna inanmış olmalı, yoksa şimdiye cesedini almak için yola çıkmış olurduk." Haklı olduğunu biliyordum. "Bana neden yardım ediyorsun, Daenor? Neden her şeyini riske atıyorsun?" Daenor bakışlarını kaçırmadı, o asla çekinmezdi. "Her şeyim zaten risk altında. Ben sadece senin hayatta kalmanı istiyorum." Kahkaha attım. "Hayatta kalmamı isteyen insanlar ölüyor. Valens Tessiara hayatta kalmam için bana ekmek verdi ama ben onun boğazını kestim. Prenses Aisa ve Prenses Satyria beni temizlediler, silahlarımı almadılar ve siz onları ipte sallandırdınız. Bu işin bir sonu yok, bana yardım edenler teker teker ölüyor. Hayatımın senin için bir değeri olmamalı." Daenor bir süre cevap vermedi. "Ama var. Hayatının bir değeri var." Kafasını başka yöne çevirdi. "On dokuz yaşındaki bir kadın kralın sekiz askerini yendi. Sen asla diğerleri gibi olmadın, diğer prensesler gibi. Bu yüzden hayatın değerli."

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin