19

1.2K 127 39
                                    

Notu ikiye katlayıp tekrar kitabın arasına yerleştirdim, ilk fırsatta ondan kurtulmalıydım. Kapının arkasına attığım kolyeyi ararken, hala orada olduğunu görmek beni rahatlattı. Kardeşlerimi görmeme iki gün kalmıştı. Daenor'un ve Dessiara'nın da bizimle gelecek olması beni rahatsız ediyordu ama hiçbir şey, kardeşlerime tekrar kavuşacak olmanın verdiği heyecanı gölgeleyemezdi. Kendimi elbiseden kurtarıp rahat yatağıma bıraktım. 

Uzun zaman sonra ilk kez kimse beni uyandırmadan kalkmıştım. Yataktan kalktığımda, güneş yeni doğuyordu. Bahçeden gelen kılıçların birbirine çarpma sesini duyunca cama yöneldim. Yaklaşık iki düzine asker kılıç talimi yapıyordu. O kadar kötülerdi ki, çoğu birkaç hamle sonra kendini çimlere bırakıyordu. Bu, bana babam ile yaptığımız kılıç çalışmalarımı hatırlattı. Babam kılıç konusunda harika değildi ama bildiği her şeyi bana öğretmişti. Ona olan özlemim kalbimi kırdı. Onu kurtaramamış olmanın suçluluğunu her gün, içimde yaşamıştım. Onu ve annemi o evden çıkaramamıştım ve onlar, Asshalt askerleri tarafından acımasızca katledilmişti. Tüm kasabama yapıldığı gibi.

Hızlı adımlarla giysi dolabıma gidip siyah, rahat bir pantalon ve siyah tunik giydim. Siyah, av için harika olabilecek botları giyip saçlarımı arenaya gittiğim gün gibi, açık bırakarak birkaç parçasını ördüm. Arenadan bu yana elime kılıç almamıştım. Bu saray ve bütün bu prenses işleri yeteri kadar sıkıcıydı, en azından bir süre kendim olmaya ihtiyacım vardı. Aynadaki güçlü yansımam hoşuma gittiğinde odamdan çıktım ve bahçeye, talim alanına gittim.

Askerler beni gördüklerinde kılıçlarını bırakıp eğildiler. Kılıcını bırakmış bir askerin kılıcını aldım ve elimde döndürdüm. "E, kim benimle dövüşmek ister?" Askerler birbirlerine bakarken, yaşlı bir adam bir adım öne çıktı. "Kadınlar kılıç kullanamaz. Burada bulunmanız bile yasak. Burası askerlerin talim alanı." Kafamı yana eğdim. "Öyle mi?" İki adımda yaşlı adama yaklaştım. "Kılıcını yerden al." Adam kılıcını aldığında ona hamle yapmak için beklemedim. Kılıcımla ona saldırdığımda beni savuşturdu. Bir adım geri çekildiğimde saldıran o oldu. Adamın bir tek el kılıcı vardı ve benim elimdeki ince kılıçtan çok daha güçlüydü. Ama adam ağırdı ve hızlı hareket edemiyordu. Yanıma gelip kılıcıyla hamle yaptığında ondan kolaylıkla kaçıp arkasına geçtim, bu sırada kolunu boydan boya yardım. Yaşlı adam inledi ama yara onu durdurmadı, bir kadın tarafından kanatılmaya alışık olmadığı belliydi, gözlerindeki ifade öfkeye dönüştüğünde sırıttım. Adam tekrar bana atıldığında ondan kaçtım, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordum onunla. 

Adama tekrar saldırdığımda büyük bir güç uyguluyordu. Kılıcımı elimden attığında beni yere düşürdü. Başıma gelip bir şeyler söylemeye hazırlandığında bacağına bütün gücümle vurup onu devirdim ve yerdeki kılıcımla hızla alıp, bir ayağımı göğsüne koyarak kalkmamasını sağladım. Daire şekilde toplanmış askerlerden çıkan fısıltılar dört yanımızı sardığında, adamın gözlerinde utanç vardı. "Kadınlar kılıç kullanamaz demiştiniz, değil mi?" Ayağımı adamın üstünden çektim ve elimdeki kılıcı yanına fırlattım. Bir alkış sesi duyduğumda, kafamı sarayın girişine çevirdim.

Artanis, üstünde muhtemelen eğitim kıyafetleri varken orada dikilip beni alkışlıyordu. Siyah saçları dağınıktı ama yüzünde geniş bir gülümseme vardı. "Lord Aanon, gösteri için teşekkürler." dedi. Adının Aanon olduğunu öğrendiğim adam yerden öfkeyle kalktı ve kıkırdayan birkaç askere öyle korkutucu bakışlar attı ki, askerler anında sus pus oldu. "Bir prenses bile buraya giremez, girmemeli." dedi öfkeyle, neredeyse burnundan soluyordu. "Neden, sizi yenmemeleri için mi?" Adam bana bir adım atıp öfkeyle bana vuracakmış gibi göründüğünde Artanis'in sesi ile olduğu yerde donakaldı. "Nişanlıma bir adım daha atma." Artanis yanımıza geldiğinde Aanon geri çekildi. "Lord Aanon'u bahçeden çıkarın." dedi Artanis, kendi kişisel korumalarına. "Prenses'e bir tek el kılıcı, bana da Gazap'ı getirin." Aanon bahçeden çıkarken Artanis'e döndüm. "Gazap bir kılıç için fazla iddialı bir isim." Askerler çevremizde daha geniş bir alan oluşturmak için birkaç adım geri çekildiler. "Bu kılıç Kral Gerialt'a aitti, Rennator Kralı Joa Biensta'yı bu kılıç ile öldürmüş." Joa Biensta, Rennator'un en şanlı hanesi olan Biensta'nın kralıydı, onun ölümü ile ilgili Rennator'da ağlatıcı şarkılar söyleyen genç delikanlılar vardı.

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin