39

883 96 68
                                    

*Bundan sonraki bölüm ve ardından finali yayınlayacağım için, okuduktan sonra fikirlerinizi yorum olarak yazarsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar.*

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Camdan gelen güneş ışıkları Artanis'in yüzüne düşüyordu. Uyandığımda kolları belime sarılmıştı, ben de kafamı onun göğsüne koymuştum. Bedenim ağrılar içindeydi. Artanis'i uyandırmamak için yavaşça yana kaydım ama o gözlerini zorla da olsa açtı. "Günaydın sevgilim." Ona gülümsedim. "Günaydın." Artanis esnedi ama hala uyuyordu. "Biraz hava alacağım." dedim. Kafasını salladığında eğildim ve dudaklarını öptüm. O sırtını dönüp uyumaya devam ettiğinde yataktan kalktım.

Bu oda benim değildi ve kıyafetlerimin çoğu eski odamda kalmıştı. Bu yüzden yerde duran sandıktan elime ilk geçen kırmızı, güzel elbiseyi giydim. Fazlasıyla dağılmış saçlarımı şekle sokamamıştım, bu yüzden ördüm ve örgüyü sol omzuma koydum. Odadan çıktığımda saray sessizdi, hizmetçiler ve aşçılar hariç kimse için gün henüz başlamamıştı. Sessiz koridorda yürümeye devam ederken sarayın sessizliği beni rahatlattı, çünkü burası daima gürültülü ve kalabalıktı. Koridorda köşeyi dönmek üzereyken karşıma aniden Lucalinda çıktı. Artanis ve benim odama bu kadar yakın olması normal değildi.

"Leydi Lucalinda?" şaşkınlığımı gizleyemedim. Sabahın bu saatinde odamızın önünde ne arıyordu? "Bu saatte sizi neden burada görüyorum?" diye sordum, normal davranmaya çalışarak. Lucalinda'nın üzerinde sabahlıkları yoktu, bu saatte kalkıp hazırlanmıştı. Saçları güzelce fırçalanmış, üstünde sarı bir elbise vardı. "Annemle çay içeceğiz. Bunun için de mi senden izin almalıydık yoksa?" Annesinin odası sarayın bu kanadında değildi, bunu biliyordum. Açıkça yalan söylüyordu. "Hane Leydisine nasıl yalan söylersin? Annenin odası burada değil." Lucalinda kaşlarını kaldırdı. "Ne olmuş yani? Ben bu sarayda doğdum ve burada gezmek için sana hesap verecek değilim." Kafasını geriye attı. "Evlenmek sana yakışmış. Kardeşim her konuda olduğu gibi bu konuda da başarılı mıydı?" Yaptığı terbiyesizlikler artık sabrımı taşırmıştı, bu yüzden elimi kaldırıp yanağına vurmadan önce düşünmedim. Lucalinda bir adım geriledi ve bağırarak yanağını tuttu. "Benimle konuşurken..." dedim, kafamı ona eğdiğimde. "Saygılı olacaksın. Yerini bileceksin." Lucalinda yanağını tutarken gözlerinde öyle tehlikeli bir ifade belirdi ki, yaptığıma anında pişman oldum ama geri adım atmayacaktım.

"Şimdi prenses olduğun diye kendini çok üstün sanıyorsun." diye tısladı dişlerinin arasından. "Ama seni temin ederim ki, bu fazla uzun sürmeyecek. Ne evliliğin, ne bu saray hayatın, ne de unvanların. Her şeyini kaybedeceksin." Alayla güldüm. "Peki bunları kim elimden alacak, Kralımızın gözünde hiçbir değeri olmayan sen mi?" Lucalinda çenesini dikleştirdi. "Göreceksin." Çevreye baktı. "Artanis düğün hediyeni hala vermedi mi?" Yüzünü buruşturdu. "Onun için kıymetli olmalısın, böyle büyük bir hediyeye sahip olmanı sağlamak onu zora sokmuş olmalı." Ne hakkında konuştuğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu. "Ne saçmalıyorsun sen?" Lucalinda güldü. "O hediyeyi alacağım senden. Hem de en acı yoldan." Bir adım geri çekildi ve alayla eğildi. "Majesteleri." Yanımdan çekip gittiğinde beni aklımda binlerce soru işaretiyle bıraktı.

Yürümeye devam ettim. Lucalinda'nın odamıza yakın olması kesinlikle normal değildi, aklından korkunç fikirler geçtiğine emindim. Artanis ve beni ne olursa olsun bırakmayacaktı. Artanis'in bana vereceğinden bahsettiği hediyede gözü olduğu belliydi ama ben, hiçbir şeyimi o şeytana kaptırmayacaktım. Öte yandan, Lucalinda beni defalarca öldürmeye çalışmıştı. Bana karşı büyük bir nefret besliyordu ve bu nefret, ikimizden birinin sonu olacaktı. Ondan kurtulmazsam o benden kurtulacaktı. Bu yüzden kararımı vermeden önce düşündüm. Başka şansım olmadığını anlamıştım artık. Ya ben Lucalinda'dan kurtulacaktım, ya da o benden.

YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin