26

1.1K 106 40
                                    

*Medyada kız kardeşimin çizdiği Artanis Minemara resmi var, iyi okumalar💕*

Odama girip kapıyı hızla kapattım. Messallie'nin Kraliçe Cassana'yı zehirlediğinden emindim. Daenor da bunu biliyor olmalıydı. Belki de annesine yardım bile etmişti. İçimde bir acıma hissettim. Kraliçe Cassana'yı tanımıyordum ama onun narin duruşu, asil bakışları ve sessiz yapısı onun Messallie'nin gölgesinde ezildiğini göstermişti bana. Aile kaybetmenin acısını çok iyi biliyordum ve şimdi Artanis aynı acıyla yüzleşmek üzereydi. Elbisemi yırtarcasına üstümden çıkardım ve yatağıma uzanıp kıvrıldım. Rüyasız bir uykuya daldım.

Kapım kırılırcasına tıklanınca yataktan fırladım. Çıplaktım, hava kararmıştı ve uyku sersemiydim. "Bir saniye!" kapımın yanındaki sabahlığı üzerime geçirdim ve kapıyı açtım. Daenor, karşımda ciddi bir suratla duruyordu. Saçları özenle taranmış, omuzlarına kadar iniyordu. Kafasında basit bir altın taç vardı ve gri kıyafetler giyiyordu. Beni süzdü ve kaşlarını çattı. "Neden hazır değilsin?" Bir kutlama olmadığından emindim, kraliçe hastayken kutlama olamazdı. Düğün de yoktu. "Ne için hazır olmalıyım?" Daenor apaçık bilinen bir şeyden haberim yokmuş gibi bana bakıyordu. "Yas Yemeği." diye açıklamaya başladı. "Ölümlerden sonra tüm aile gri giyinip yemek yeriz.  Bu gece Dessiara'yı onurlandıracağız. Aynı zamanda Kraliçe için de dua edeceğiz. Git ve üstüne gri kıyafetler giy. Seni yemeğe ben götüreceğim." Aklıma Artanis'in kafasını dinlemek için bir yolculuğa çıkmış olması geldi. "Artanis döndü mü?" Daenor kafasını salladı ama bir şey söylemedi.

Kafamı salladım ve kapıyı kapattım. Dessiara için verilecek bir yemekte benim yerim yoktu ama Artanis'e destek olmak zorundaydım. Elime gelen ilk gri elbiseyi üzerime geçirdim. Saçlarımı topuz yaptım ama süslemedim. Odadan çıktığımda Daenor hala aynı yerde bekliyordu. Kolunu bana uzattığında tereddüt etsem de koluna girdim ve yemek salonuna ilerlemeye başladık. "Ondan bahsettiklerinde mimiklerin bile oynamasın." dedi, neredeyse fısıltıyla. "Dessiara'dan. Annem parmaklarının hareketinden bile yalan söylediğini anlayabilir. Ben onu yemek boyu oyalarım ama tepkilerine dikkat et, anladın mı?" Kalbim sıkıntıyla sıkıştı. "Ben olduğumu anlarsa ne olacak?" Koridorda sağa döndük, birkaç hizmetçi bizim için eğildi ve övgü dolu sözler söylediler. "Bu bizi sıkıntıya sokar ama annem tek başına etkisiz olur. Lucalinda'nın burada olmaması büyük şans. Annemin sözüne karşı senin sözün olur ve sen, annemden daha statülü olmak üzeresin. O bir kralın ikinci eşi ama sen Artanis ile evlendiğinde, hane leydisi olacaksın ve annem senin için eğilecek. Ama şimdi, kraliçe o ve onun ağına düşersen, seni kurtaramam."

Yemek salonuna vardık. Kral, en baştaki yerinde oturuyordu. Kafasında basit bir taç vardı, yüzü acı ile doluydu. Daenor ve ben onun için eğildik, o da yerimize geçmemizi işaret etti. Kralın sağında oturan Artanis'in yanına yerleştim. Tam karşımda Mesallie oturuyordu, onun yanına da Daenor geçti. Mesallie oturduğumda bana gülümsedi, tıpkı Lucalinda'yı gördüğümde olduğu gibi huzursuzlukla doldum. İkisi birbirine o kadar benziyordu ki. Artanis kafasını kaldırmıyor, sadece önüne bakıyordu. Onun dizinin üstündeki elini tuttum. Kafasını kaldırıp bana bakmadı ama parmaklarını benimkilere doladı. Yemek servisi başladığında kral sertçe öksürdü. Bunun üzerine herkes gözlerini kapatıp kafasını eğdi, bunun ne olduğunu bilmiyordum ama aynısını yaptım. "Bugün, oğlum Daenor'un nişanlısı, Leydi Dessiara Flear'ı onurlandırmak ve ilk eşim, Kraliçe Cassana Fraude Minemara Harvor için dua etmeye geldik. Yüce Tanrım Polaro, Dessiara'nın ruhuna merhamet edin ve ona kollarınızı açın. Tanrım Rigel, zavallı karıma merhamet et ve onu bana, oğlumuza bağışla." Duanın sonunda kral elini iki kere masaya vurdu ve yemeğe başlandı. Çatalların tabağa vurması hariç hiç ses yoktu. Ta ki Messallie konuşmaya karar verinceye kadar.

"Tanrılar ölülere merhamet etsin." dedi, yatakta yatan kraliçe için yorumda bulunmadan. Hızla devam etti "Keşke Lucalinda da burada olsaydı da arkadaşı için Yas Yemeğine katılabilseydi. Oysa şimdi ülkenin en rezil yerinde, bir başına. Bir prenses değil de, basit bir kadınmış gibi." Mesallie Aerr Kasabası'na hakaret ederken bunu bastırarak ve gözlerimin içine bakarak söylemişti. "Kızın bana saygısızlık etti." dedi Artanis, etini keserken. Sesi sakin ama tehlikeli çıkıyordu. "Gereken cezayı verdim. Kararlarıma karşı çıkmak haddine değil." Messallie çatalını bir kenara bıraktı. "Evet majesteleri, haddime değil. Ancak kralın kızına hüküm vermem yalnızca kralın elindedir. Lucalinda Minemara Hanesinin Leydisi, bu şekilde bir aşağılama hem onun şahsına, hem de krala yapılmış bir hakarettir."

"Kızına edepli olmayı öğretseydin, şu an orada sürünmek yerine yanında oturup yemek yiyor olurdu." dedi Artanis, sinirlenmiş kadına bakmadan. "Majesteleri, ben yüce kralımızın eşiyim. Benimle böyle konuşamazsınız." dedi Messallie. Lucalinda gibiydi, sinirli görünmüyordu ama ses tonundan, masadaki herkesi gözünü kırpmadan öldürebileceğini anlıyordunuz. "Neden, yoksa beni de büyüler misin, seni aşağılık cadı?" Kraliçe dehşete düşmüş şekilde krala baktı, zira ben de aynısını yapıyordum. Kral ayağa kalkıp elini öyle bir şiddetle masaya vurdu ki, masa az kalsın ortadan ikiye ayrılacaktı. "Kesin sesinizi!" diye kükredi. O bağırırken Daenor olaylar umrunda değilmiş gibi viskisini içiyordu. "Veliahtım olsan bile, karımla böyle konuşamazsın!" diye bağırdı kral, Artanis'e bakarak. "Lucalinda hakkında karar veremeyeceğin halde verdin, ben de buna sessiz kaldım çünkü kendine saygı duyulması gerektiğini öğreten bir prens olman gerekiyor. Ama bir daha Artanis, bir daha hata yaparsan, o kafandaki taç kardeşine geçer, sen de kendini kapının önünde bulursun."

"Bu kadının ailemizi zehirlemesine izin verdin." dedi Artanis, babasına bakarak. Sesi nefretle doluydu. "Annem ölüyor ve tüm suçlu sensin. Sana bir oğul verdi. Bir varis verdi ama asla bununla yetinmedin." Artanis ayağa kalktığında, kralın gözleri öfkeyle parıldıyordu. Artanis kafasındaki altın, şerit tacı çıkardı ve Messallie'nin önüne fırlattı. Taç kadının çorba tabağına girdi ve kadın tiksintiyle üstüne bulaşan çorbaya baktı. "Al. Niyetin en başından beri o tacı oğluna takmaktı zaten." Artanis arkasını döndü ve hızla odayı terk etti. Kraliçe üstünü temizlemekle uğraşmadı. Tacı tabağından çıkardı ve kralın önüne koydu. Kral taca bakmadan ayağa kalktı, hepimiz onunla birlikte kalktık. Biz onun için eğilirken o odadan çıktı. 

Messallie kocasından peşinden koşarak gitti. Ben de Artanis'in peşinden gitmek üzereydim ki Daenor yerine tekrar oturdu. "Şimdi gitme. Ortalık iyice karıştı zaten." Onun bu rahatlığı sinirimi bozuyordu. "Gidip kardeşinin yanında olmayı denemelisin belki de." Daenor gülümsedi. "Ne babam ne de Artanis için kendimi sıkıntıya sokmayacağım. İkisi yüzünden de yeteri kadar zarara uğradım zaten." "Onlar senin ailen." dedim, ona vurma isteğiyle doluydum. "Sen de ailemsin, ağabeyimin karısı olacaksın ve ben seni koruyorum. Şimdi Artanis'in yanına gidersen babamın hiddeti senin de üzerinde olur. Babama gidersen de Artanis seni affetmez. O yüzden yapabileceğin en iyi şey burada kalıp benimle içmek."

"Artanis acı çekerken burada oturmayacağım." dedim, odadan çıkarken. "Evet, birkaç hafta önce boğazını kesmek üzere olan, bana gelip senle evlenmemi isteyen, seninle gezerken yanında bıçak taşıyan, seni asla sevmeyen Artanis." Odanın kapısından geri döndüm, yanına gidip dibinde durdum. Öfke doluydum. "Sen sevgiden ne anlarsın ki?" Bardağını sakince masaya bıraktı ve bana alayla güldü. "Sana, sevgiyi bilmediğimi düşündüren nedir?" "Kibirin." dedim düşünmeden. "Her gün kendini başka bir kadının kollarına atıyorsun. Sadık bile değilsin. Sarselle'yi kullandın. Dessiara'ya sadık kalmadın. Sen sadece çıkarcısın, aşk ne bilmiyorsun." Daenor ayağa kalktı. "Sadakat ne bilmiyor olabilirim ama sevgiyi gayet iyi biliyorum Ranewen. Çünkü ben de bir kadını sevdim ama o beni fark etmedi bile." Kafamı geriye atıp kahkaha attım. "Asshalt'ın biricik prensini fark etmedi, öyle mi? Ben aptal değilim Daenor. İnsanları çıkarların için kullanıyorsun. Özellikle kadınları." Kafasını iki yana salladı. "Yanılıyorsun. İnsanları kullanıyor olabilirim ama onu asla kullanmak istemedim. Beni sevmesini istedim. Bana sarılmasını istedim. Onunla ata binmek, kitap okumak, gelecek hakkında konuşmak istedim. Onu istedim, tüm kalbimle. Onu gördüğüm andan beri ona aşığım ama o beni görmüyor, onun için ben sadece Prens Daenor'um, ne bir kişiliğim var, ne de kalbim. Oysa tüm kalbim yalnızca ona aşık." Daenor'un bir kadının aşkıyla kıvranıyor olması şaşırtıcıydı. "Seni nasıl fark etmez? Sen prenssin. Seninle olmama şansı yok." Acıyla gülümsedi. "Beni fark etmiyor çünkü diğer prense aşık." Ben cevap verecekken yüzümü ellerinin arasına aldı ve beni hızla öptü.


YALANCI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin