4. Bölüm: "Anneye Veda"

19K 2K 1.6K
                                    

21.01.2021
Bölüm şarkısı: Sema Moritz - Hasret
Medya: Feride Mahsun Sipahi

Yorum ve oylarınızla destek olursanız çok memnun olurum.

İyi okumalar...

Her şeyin bir sonu vardır da, bazı sonlar habersiz geliverir. Bilemezsin o anın son olduğunu, bilemezsin o an hayatın seni bir veda sahnesinde oynattığını.

Bir gün gelip çatar ve sen son kez arkadaşlarınla seksek oynarsın. Bir gün gelir ve sen son kez denizin kokusunu içine çekersin. Bir gün olur annen sana son kez gülümser de bilmezsin bunun son olduğunu, haberin bile olmaz gönlünce veda edemezsin.

Hadi seksek neyse, deniz neyse de... anneye veda edemeden göçüp gitmek ne de büyük bir acıdır. Hoş, anneye veda mı olur hiç? Anne her yaşta annedir, veda her vakit zordur elbet lakin küçükken öksüz kalan çocuğun hali bir başka oluyor.

Kendimden biliyorum.

Annesiz büyüyen çocuklar kanatları hep biraz sakat kalan kuşlar gibidir. Bazısı vahşi, bazısı uysal, bazısı suskun bazısı feryat figan ama hepsi yaralı, hepsi eksik.

Oysa o gün her şey güzel başlamıştı, hiç haberim yoktu ki o günün güzel hayatımın son günü olduğunu.

6 yıl önce...

"Bitirdim öğretmenin." Bay Garcia gözlüğünü yavaşça iterek eğildi ve önünde ki kağıda baktı. Yüzüne memnun bir tebessüm oturtarak belli belirsiz başını salladığında ben de memnun oldum. Bay Garica, tam adıyla Samuel Anderon Garcia çok birikimli bir din adamı ve aynı zamanda da öğretmendi.

Bir yıldır ondan haftada üç gün olmak üzere tarih, din ve İspanyolca dersi alıyordum. Ayrıca diğer iki günde Azur ve Ezra ile birlikte matematik, İngilizce ve Türkçe dersi alıyordum. Onlarla birlikte zaman geçirmek benim için zor ve yıpratıcı olsada Beyefendi için bu duruma katlanıyordum zira onu mahçup etmek bana yakışmazdı.

"Kelime ezberlemeye devam etmeliyiz. Ayrıca pazartesi Hz. Yusuf'u (Yosef) anlatmaya başlayacağım. İspanyolca'da ilerleme gösteriyoruz ama telaffuzlarında sorun var, biraz pratik yaparsan iyi olur." Ellerimi önümde birleştirerek ayağa kalkan adamın önünde hafifçe başımı eğdim. "Elbette Bay Garcia, müteşekkirim."

Kapının açılmasıyla içeriye giren tumturaklı bedene döndüm. Üzerinde ki bordo takım elbise ona pek bir yakışmıştı. Bir elini pantolonunun cebine atarak diğer elini yanımda duran adama uzattı. "Bay Garcia."

"Beyefendi." Öğretmenim hemen bir eliyle ceketinin iki ucunu birleştirdi ve diğer elini Beyefendinin eline uzattı. O an gözüme çok şanslı gözüktü, acaba biliyor muydu ki Beyefendiye dokunmak ne büyük bir şerefti?

"Dersler nasıl gidiyor, bir sorun yoktur umuyorum?" Yavaşça yutkundum ama Bay Garcia muzip bir gülümsemeyle usulca başını iki yanına salladı ve "Utku çok ihtiyatlı bir çocuk." dedi. Onore olduğumu hissettim. "Hem çok akıllı hem de istikrarlı ve azimli. Böyle giderse bu yılın sonunda İspanyolca'yı neredeyse tamamen öğrenmiş olacak. Biraz da pratik yaparsa harika olacak."

Beyefendiyi izledim.
Dudaklarına oturan o memnuniyet tebessümü aldığım tüm iltifatlardan daha güzeldi. Öğretmeni çalışma odasının çıkışına doğru uğurlarken ben sessizce onu izledim. O kadar güzeldi ki...

Geçen bir yıla rağmen gözlerim ona alışmamıştı. Eh, doğaldı tabii. Ona hiç uzun uzun, doya doya bakmamıştım. Dokunmak? Dokunmak zaten yasaktı. Meryem Hanım dahi minimal temaslar haricinde dokunmazdı ona, temaslardan hoşlanmıyordu zannımca.

BEYEFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin