05.02.2021
Bölüm şarkısı: Perdenin Ardındakiler & Mark Eliyahu Uzaklara SavrulalımOylarınız ve yorumlarınızla destek olursanız sevinirim.
İyi okumalar...
3 yıl önce...
"Utku, Utku!" Elimde ki küreği toprağa saplayarak arkamı döndüm. Safiye abla hızlı adımlarla yanıma geldi ve "Lise mülakatınızın sonuçları açıklanmış." dedi, heyecanlı heyecanlı.
Vücudumdan bir ürperti geçti. Önce bir ne tepki vereceğimi bilemedim sadece nefes almaya odaklanmıştım. Safiye abla meraklı gözlerle baktı yüzüme. Bir an onunla ilk tanışma anımı hatırladım; nasıl da tiksinerek bakmıştı bana.
Sorun bende sanmıştım ama sorun bende değildi, sorun Safiye abladaydı. Çocuklardan nefret ediyordu zira ona göre çocuklar onu kocasından ayırmıştı, bunu varlığı ile değil yokluğuyla yapmıştı.
Ama hayat ilginçti. O gün onun için yaptığım o şey kalbindeki buzdan duvarlara bir kibrit yakmıştı. Yavaş yavaşta olsa eritmişti o duvarları. Önce o nefret dolu bakışlarını çekti üzerimden, sonra önüme düzenli yemeğimi koymaya ve çamaşırlarımı yıkmaya başladı. Sonra geceleri korktuğumdan benimle aynı müştemilatta kalmaya başladı ve bunu yaptıktan sonra birbirimize çok bağlandık.
Ben ona bir oğul olamazdım belki, o da bana bir ana olamazdı hiç şüphesiz ama birbirimizin acısına merhem, boşluğuna bir destek olduk. Hem onun sevgisi menfaat de içermiyordu, hayrına seviyordu beni.
"Hey şaşkın oğlan kendine gel." Omzumu hafifçe dürtmesiyle daldığım düşüncelerden çıkarak yüzüne baktım. "Tamam abla şu bahçenin işlerini halledeyim bakacağım." Ertelemeye ihtiyacım vardı, bakmaya hazır değildim. Bunu anlamış olacakki beni zorlamadı ve "Bakınca bana da haber et." dedi sadece. Sessizce başımı salladım. Arkasını döndü ama aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve sadece başını çevirdi. "Sonuç ne olursa olsun sakın üzülme." Gülümsedim.
Yeniden önüme döndükten sonra küreği toprağa bastırarak biraz daha toprak attım ve sonra yere çöküp saksısından çıkardığım çiçekleri yavaş yavaş, hiç acele etmeden gömüp bir güzel suladım. İşimi hakkını vererek yapmak en önemli prensiplerimden biriydi.
Annemden bana miras olarak mal mülk kalmamıştı ama çok güzel ahlak ilkeleri kalmıştı. Annem hamurumu çok iyi yoğurmuştu. İstemsizce gözlerim dolarken gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Annem benim hamurumu güzel yoğurmuştu da mayam pek sağlam çıkmamıştı.
Tohumum günahkar topraklarda filizlenmişti. Ben doğru yolu kaybetmiştim, ben başından beri doğru yola tek bir adım atamamıştım. Yine de merak ediyorum da acaba annem yaşasaydı farklı olur muydu? Acaba annem öldüğü için mi böyle sapkın bir kalbim vardı?
Artık ne olduğumu biliyordum.
Kuru bir sesle gözlerimi aralayarak başımı yavaşça arkama çevirdim.
Yine de Allah bana acıyordu sanırım. Öyle birini sevmiştim ki asla ona sahip olamayacaktım, sahip olmamak demek en azından günaha da girmemek demekti. Evet kalbimde yine de onu seviyordum ama kalpten geçen şeyler günah değildir diye öğrendim ben. Belki de sadece şeytanın vesvesesiydi.
"Puanlar açıklanmış." Ellerini ceplerine sokarak yukarıdan bir bakış attı. Başımı kaldırıp yüzüne bakmak istedim ama parlayan güneşten midir yoksa onun gümüş gözlerinden midir bilmem gözlerim kamaştığı için gözlerimi kızarak elimi terleyen alnıma yaslayarak korunmaya çalıştım.
"Biliyorum efendim, vazifem bittiği vakit bakacağım." Kısa bir tebessümün ardından yeniden önüme döndüm ve diğer saksıya uzandım. Geçen zamanda birçok şey öğrenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYEFENDİ
RomanceBüyük bir hayranlıkla taparcasına adadım kendimi ona. Bunu yaptığımda öyle küçüktüm, öyle küçüktüm ki, yaptığım bu şeyin bilincinde dahi değildim. Belki görseydim duygularımın nasıl da mutasyona uğrayarak evrileceğini, korkar kaçardım o gün oradan...