11.12.2021
Bölüm şarkısı: Işıl German - Aşkın KederiMerhabalar.
Çok güzel bir bölümle ben geldim.
Hem de 100 sayfa!!!Geçen bölüm sonu bana iğneleme yapan zilliler... bakın yeni yıl gelmeden yani bölüm yayınladım. (:
Espiri yapıyorum bu arada yoksa biliyorum beni sevdiğinizi, ben de sizi çok seviyorum; biliyorsunuz?
Bölüm fazla uzun ve saati kaçırmamak için tam kontrol edemeden atıyorum, umarım yazım yanlışları gözünüzü çok tırmalamaz.
Her neyse sizi çok tutmayayım ben. Şu aşağıdaki yıldız butonuna bastıktan sonra yeni bölüme başlayabilirsiniz. Bol bol yorum bekliyorum.
Çok öpüyorum, iyi okumalar...
Ölüm iyiliği nedir bilir misiniz?
Bir hastanın ölmeden bir süre önce neredeyse hastalığının geçtiğine inanılacak kadar iyi olması durumudur.Lakin sonrasında ölür.
Çok hasta olan birinden aniden iyiye gittiğine dair bir haber aldığımda yüzüme buruk bir tebessüm oturur; anlarım öleceğini.
İşte Beyefendi'nin o sözleri de bende bu etkiyi yaratmıştı. Gelmiş geçmiş tüm acılarım sönmüş, yeniden doğmuş gibi taze ve canlı hissetmiştim kendimi.
Ben iyileştim sanmıştım ama üzerimdeki bu şeyin ölüm iyiliği olduğunu anlamadım.
Yanıma oturan Ezra bana bir kahve uzattı ve bacak bacak üzerine attı. "Bazen keşke devamsızlık yaparak sınıfta kalmak yerine direkt mezuna kalsaydım diyorum."
"Teşekkür ederim." dedim, kahveyi alırken. Azur ve Ezra liseye bir sene geç başlamış ve bir sene de istedikleri puanı yapamadıklarından devamsızlıklarını sildirmeyerek okula devam etmişlerdi. Bu sene Azur okula çok az geliyordu ve Ezra da onun olmadığı vakitler sürekli yanımdaydı. İlk zamanlar bunu yadırgıyordum ama artık ben de alışmıştım. Ve gariptir artık onun yanında rahattım. Hatta iyi bile geliyordu varlığı zira Ufuk ile pek konuşmuyordum. Tabii küs değildik ama malum sebeplerden resmiyetimizi koruyorduk.
"Geçen gün annem telefonda konuşurken duydum; babam bu Kıraç ve Meryem ikilisine gayet sıcak bakıyormuş. Hatta Avram ağabeyimle de konuşup birkaç aya bir söz kesme gibi bir durum olabilirmiş." Dayanamayarak histerik bir nefes bıraktım. "Sözlenecek kişi Meryem Hanım ama Beyefendi ile mi konuşacakmış İshak Bey?"
Sözde ne kadar elit ne kadar çağdaş ve ne kadar modern bir aileydiler...
Dudaklarını bükerek bana döndü. "Avram ağabeyim ile konuşamaz mısın?" Ondan deli gibi utanmam bir yana bu konuda özellikle şimdi konuşsam bana olan yaklaşımından cüret bulduğumu düşünerek hiddetlenirdi.
"Beyefendi'yi ikna edebilecek tek kişi var o da kendisi." dedim, aynı bozuk ses tonuyla. "Kendisi istemese Kıraç Bey'i işte o vakit bu iş kesin bozulur ama o nasıl olacak hiç bilemiyorum."
"Metise bak metise, kuyruğunu da kesmişler zavallının." Biraz ilerimizde duran iki çocuğun sesiyle irikilen Ezra refleks olarak sanki kendisinden bahsediliyormuş gibi o yana döndüğünde yüreğim burkuldu.
Ezra Martino.
Ezra kötü bir insan değildi, kötü bir insan asla değildi. O hep başkalarıyla kıyaslanmış, hep alçak görülmüş ve hep eksik hissetmiş bir kızdı. Ezra benim gibiydi ama benden farklı olarak onu yetiştiren kadın ile beni yetiştiren kadın çok farklılardı.Annem...
Annem bu hayattaki en büyük şansımdı.Gözleri dolarken hızla yerinden kalktı ve telaşlı adımlarla iki çocuğun yanına giderek "Ne diyorsunuz siz?" diye çıkıştı. Çocuklar bu ani tepkinin sebebini anlayamayarak afalladılar ama ben anlamıştım. Kahve bardağını bankın üzerine bırakarak Ezra'nın yanına yaklaştım ve onun koluna dokunup "Hadi gidelim Ezra." dedim ama o fevri bir jestle kolunu çekti. "Rahat bıraksanıza hayvanı, size ne kuyruğundan cinsinden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYEFENDİ
RomanceBüyük bir hayranlıkla taparcasına adadım kendimi ona. Bunu yaptığımda öyle küçüktüm, öyle küçüktüm ki, yaptığım bu şeyin bilincinde dahi değildim. Belki görseydim duygularımın nasıl da mutasyona uğrayarak evrileceğini, korkar kaçardım o gün oradan...