10. Bölüm: "Şeytanın Tebessümü"

23.1K 2.1K 5K
                                    

13.05.2021

Bölüm müziği: Kovacs - My Love (Kitabın ana şarkılarından biridir. Kurgulardan çokça dinlediğim bir şarkıdır)

Bu bölüm sizden bol bol yorum istiyorum.

Ve önemli bir duyuru: Bu bölümde karakterler arası din ve inançlar üzerine bir tartışma var. Lütfen okurken kendi aranızda tartışmaya girmeyin ya da bana atıfta bulunmayın. Yazdıklarım ile düşündüğüm şeylerin alakası yok. Her iki karakterin de bakış açısı, birbirinden ve benden tamamen bağımsızdır. Fikirleri gerçeklikle de bağımsız gelebilir ama bu onların doğruları ve onlara inanıyorlar. Yani sakin sakin okuyalım.

İyi okumalar...

Beyefendi nasıl bir adam diye sorsanız ilk başta çok akıllı bir adam derim. Lakin Beyefendi'nin göze çarpan ilk özelliği nedir diye sorsanız, o vakit hiç şüphesiz zerafeti derim. Beyefendi adı üzerine tam bir beyefendiydi. Beyefendi adı üzerine tam bir babaydı.

Eğer bir davette onu görseydiniz çok büyük ihtimalle dikkatinizi çekerdi. Lacivert bir takım elbise giydiğinde gözleri daha bir parlardı ve o gözlere ahulu ahulu bakışlar atmanız yüksek ihtimaldir. Eğer bir hanımefendiyseniz kibarca elinize bir öpücük bırakır, hatta şanslıysanız parfümünüze bile iltifat edebilirdi.

Gözler üzerindeyken hep çekici bir tebessümle izlerdi etrafını. Lakin bakışların kelepçelerinden kurtulduğu tek bir lahzada dahi o tebessüm silinir ve o gümüş gözleri kısılarak bir yılan gibi süzerdi etrafı. Kontrol sahibi bir adamdı, hislerini çoğu zaman hiç belli etmezdi ama çok nadir insanlara bakarken saniyelik bir zaman dilimi içinde de olsa dudakları izlediği insanları küçümseyici bir şekilde büzülürdü. Sanki ağzına attığı lokması bozulmuş gibi bir ifade olurdu yüzünde.

Allah'ın adaletinde kurunun yanında yaş asla yanmaz ama insanların adalet anlayışında kurunun yanında ille yaşta yanacaktır, bu bir nevi bir fedakarlıktır; adalet için yapılan gerekli bir fedakarlık.

Hiçbir savaş benim uğruma çıkmadı ama benim üzerimde hak iddia edenlerin savaşında bile onların hakları altında ezilen hep ben oldum. Hüzün hayatımı bir bebek gibi kundaklamış, kollarının arasına almıştı.

"Azur, kadınları içeri sok." İshak Bey'in kustuğu kelimelerden öfke mi yoksa kibir mi akıyordu çözemiyordum ama beyefendi şimdi ifadesiz bir suratla bir elini cebine atmış öylece seyrediyordu etrafını.

"Meryem abla sen de geç." Azur, Meryem Hanım'ın koluna dokunduğu gibi silkinen kadın ona küçümseyici bir bakış attı ve "Cüret dahi etme." dedi asabi bir ses tonuyla. Azur dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı ama bir şey demedi.

"Kendini Tanrı sana adam, bir çalışanının bizden biriyle arkadaşlık etmesi bile seni rahatsız edecek kadar mı kompleksli hastanın tekisin?" Başımdan aşağı dökülen kaynar sular ruhumu eritirken titredim. Benim yüzümden mi gelmişti buraya, Ufuk ne anlatmıştı ailesine?

Korkuyla beyefendiye döndüğümde gördüğüm yüz ifadesiyle korku bile bir an için bedenimi terk etti ve şok ile baktım dudaklarına. Dudaklarında boyu kısacık, normal bir insanın asla fark edemeyeceği bir tebessüm gizliydi ama ben onu ezbere biliyordum. Gülüşünün her tonunu ezberlemiştim ve bu gülüş en sevmediğim gülüşüydü. Adına şeytanın tebessümü dediğim tebessümüydü bu.

"Bu ne cüret!" diye kükreyen adamın o yıkıcı sesiyle tırnaklarımı avuçlarıma bastırdım. Korkuyordum. Annem Allah'tan başka kimseden korkmamam gerektiğini söylerdi ama ben korkuyordum. Dünya'nın kıyameti kopmayacaktı belki ama benim kıyametim kopmak üzereydi.

BEYEFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin