29.01.2001
Bölüm şarkısı: ShamRain - The Empty Flowİyi okumalar...
Heyecanla son lokmamı da yuttum ve masada oturmuş çayını içen beyefendiye döndüm. Gözü önünde ki telefonun üzerinde oyalanırken ısrarcı bakışlarıma dayanamayarak derin bir nefes aldı ve başını kaldırarak yüzüme baktı. "Atlar bir yere kaçmıyor Utku, izin ver de çayımı içeyim.""Bir şey demedim ki." dedim, ellerimi birbirinden ayırmadan. "Ama kesintisiniz bakıyorsun böyle odaklanamıyorum." Başımı önüme çevirdim cevap olarak.
"İzin ver de çayımı içeyim." Alisa Hanım tıpkı beyefendinin cümlesini kurdu ve histerik bir şekilde gülerek dudağının hemen kenarında tuttuğu porselen fincanından bir yudum aldı. Beyefendi onun bu iğnelemesine önce yanıt vermedi ama Alisa Hanım bundan güç alırcasına devam etti. "Şu çocuktan mı izin istiyorsun?" Şu çocuktan derken yüzünü öyle bir şekle soktu ki kalbimin kırıldığını hissettim. Alisa Hanım beni ilk günden beri sevmemişti. Beni neden sevmediği hala bazen üzerinde düşündüğüm bir konudur.
"Ağzın kapalıyken nispeten daha az itici oluyorsun Alisa." Beyefendi'nin bu sözü bir an için güleceğimi getirdi ama ayıp olur diye yanağımın içini ısırdım. "Benimle konuşmalarına dikkat et Avram, özellikle de çocukların yanında." Alisa Hanım sertçe fincanını bırakınca heyecan ve mutluluğun nasıl da geri çekilen bir dalga misali ruhumu terk ettiğini hissettim.
Beyefendi yavaşça ayağa kalktı ve telefonunu cebine yerleştirdi. "Cahil olmak çok kötü şey Utku." dedi bana dönerek. "Üstelik ne yazık ki bazen bunun çaresi de olmaz." Aniden böyle bir konuya değinmesi ilginç gelse de merakla "Neden çaresi yok Beyefendi?" dedim. Annem bana ölüm hariç her şeyin çaresinin olduğunu söylerdi her zaman. Ah annem, dönünce ona atları anlatmak için sabırsızlanıyordum.
"Çünkü bazıları o kadar cahildir ki cahilliğini dahi idrak edemez. Böyle olunca da bir cesaret geliyor ki sorma." Onu onaylarcasına başımı sallarken omzumdan hafifçe ittirince yürütmem gerektiğini idrak ederek merdivenlere doğru yöneldim. Kapı çalındıktan sonra Aylin ablanın açmasıyla görüş alanıma Yaser ağabeyim girince ona gülümseyerek başımla selam verdim. O da bana kaçamak bir tebessüm yolladı.
"Efendim rahatsız ediyorum ama bu paket Utku içinmiş, Meryem Hanım yolladılar." Kalbim Heyecanla kasılırken başımı kaldırarak merdivenin başında duran beyefendiye baktım. Bana başıyla onay verince hızla Yaser ağabeyin yanına gittim ve titreyen elimi karton poşete uzattım. "Açabilir miyim?" Yaser ağabey gülümseyerek "Ee, tabii." dedi.
Yavaşça yere çöküp poşetin içinde baktığımda iki tane kutu olduğumu görmemle kalbim daha da hızlı atmaya başladı. Aman Allah'ım birde değil iki kutu vardı iki. Önce biraz daha küçük olan kutuyu çıkarıp derin bir nefes alarak kapağı kaldırınca heyecandan elimi ağzıma götürerek beyefendiye döndüm. Dudağı yavaşça sol yanına kıvrılırken yutkunarak önüme döndüm ve kıyafetlerime dokundum. Çok güzel kahverengi bir pantolon ve bal köpüğü renginde bir kazak vardı. "Çok güzelmiş." dedi, Yaser ağabeyim. "Hadi diğer kutuyu da aç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYEFENDİ
RomanceBüyük bir hayranlıkla taparcasına adadım kendimi ona. Bunu yaptığımda öyle küçüktüm, öyle küçüktüm ki, yaptığım bu şeyin bilincinde dahi değildim. Belki görseydim duygularımın nasıl da mutasyona uğrayarak evrileceğini, korkar kaçardım o gün oradan...