40. Bölüm: "Kanlı Tablo"

12K 941 1.9K
                                    

13.07.2024
Bölüm Şarkısı: Sara Naeini - Jane Maryam

Merhabalar. Finale son birkaç bölüm kalmışken her bölüm kendi içinde gerçekten çok önemli. Bölümü bir gün gecikmeli atmak zorunda kaldım, gerçekten elimde olmayan sebeplerle ama hepiniz anlayışla karşıladınız çok teşekkür ederim.

Bu aralar çok yoğun olacağım için yeni bölüme 900 oy belirliyorum ama eğer müsait olup hazır edersem 850'yi geçse de yayımlarım. Sadece sınır aşılınca mecbur kaldığım için o sınırı 900 belirledim.

Bölüm hakkındaki tepkilerinizi ve genel yorumlarınızı bekliyorum. Oy vermeyi de unutmayın lütfen.

İyi okumalar...

Nasıl oldu bilmiyorum; ellerinde kırbaç tutan onlar ve sırtında darbe izleri olan bendim ama günün sonunda yine ben zanlı ilan edildim, yine ben parmaklıkların ardına mahkûm edildim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Nasıl oldu bilmiyorum; ellerinde kırbaç tutan onlar ve sırtında darbe izleri olan bendim ama günün sonunda yine ben zanlı ilan edildim, yine ben parmaklıkların ardına mahkûm edildim. Abla olarak gördüğüm kadın için gidip kardeşine yalvardım ama o kadın, benim bunu yaparak kendimi infaz edişime sırf kendi işi görülsün diye göz yumdu. Yıllarca kimseyi umursamayan Avram Martino aniden gözümde gaddar biri olmak istemediğine karar verdi ve bir anda ablasının evlenmesine razı gelerek bu uğurda kendini harcadı. 

Her şey o kadar sahte ki komik bile değil.

Ama bu defa suçsuz yere vurulmayacağım o zincirlere. İlle de suçlu ilan edileceksem peki, varsın hükmü onlar versinler; ama bu defa kırbaç benim elimde olacak. 

Madem öyle, o zaman böyle.

Karanlığın içinde kararlılıkla otururken içimde zerre korku yoktu. Bu gece ölecek gibi hissetmiyordum ama ölme ihtimalimden de korkuyor değildim. Artık gözümü öyle karartmıştım ki değil kendi canımın korkusuna düşmek, ona zarar gelmesi bile soluklarımı kesmiyordu. Artık girdiğim bu yoldan dönüş yoktu ve yolda neler olacağının da bir önemi kalmamıştı.

Kapı yavaşça açıldığında önce koridordan yansıyan ışığın üzerinden bedeninin gölgesi girdi görüş alanıma. Benim varlığıma delalet olan bir gölgem bile yoktu, o kadar karanlıktaydım ki bir gölgem bile yoktu. 

Işığı yakmadan odaya girip kapıyı örttü ve benim tarafıma bakmadan ceketini çıkarak benim olduğum tarafa gelişigüzel bir şekilde fırlattı. Ceketi kucağıma düşer düşmez kokusu burnuma ilişti ama o an bu koku beni mest etmedi çünkü kokusuna karışan bir başkasının kokusu zehirlemişti ona ait tüm güzelliği.

Şifonyerinin önüne ilerleyip boynunu büküşünü ve kol düğmelerini çıkarışını sükutla izledim ve bunu yaparken parmaklarımla elimde tuttuğum silahın namlusunu ovuşturdum. O hala benim varlığımdan habersiz bir şekilde elini kemerine uzattığında ölümcül bir soğukkanlılıkla sanki çıkan sözler bana ait değilmiş gibi dudaklarımı kıpırdattım. "Hiç soyunma, çıkacağız." 

BEYEFENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin