"Lütfen tekrar yangın merdiveninden çıkmayacağımızı söyle."
Arabanın kapısını kapatırken, "Maalesef," dedi. "Ama hem otoparka yakın hemde bizim odaya."
Söylene söylene Sasuke'yi takip ettim. Çıkarken dünkü kadar korkutucu değildi. Zaten merdivenlerin başına geldiğimizde Sasuke beni öne almış, arkamdan çıkmıştı.
Sonunda odaların bulunduğu kata vardık. Sasuke ve Shikamaru'nun odasının önünde duruyorduk.
"Kahvaltıya inmemiz gerekiyor," dedi.
"Uyumak istiyorum.'' Ama çare olmadığı için kabullenmek zorundaydım. ''Neyse zaten geç kaldık Temari kaç kere aradı.''
Sasuke içeri girip eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen aşağı inmek için hareketlendik. Ama o sırada asansörden çıkan kişi bizim tarafa doğru yönelmiş ve bakışları bizimkiler ile buluşmuştu. Tsunade-sama ilk Sasuke'nin kapattığı kapıya sonrada bize baktı.
''Ne arıyorsunuz burada? Kahvaltıya inmiyor musunuz?''
''Şimdi iniyorduk,'' dedim. Montlarımızı odada bıraktığımız için şükrediyordum. Dışarıdan geldiğimize dair hiçbir belirti yoktu. Öyle değil mi?
''Misaki neden Temari ile inmedin?''
Bu soruya binlerce yalan uydurulabilirdi ama şu an kilitlenmiş gibiydim. Ağzım açıldı ama sözcükler dışarı çıkmadı.
''Çünkü inmedi. Şimdi izninizle yemeğe gitmek istiyoruz.'' Sasuke bileğimden tuttu ve asansöre yöneldi. Tsunade-sama'nın yanından geçerken başımla selam verdim ama gözleri şüpheci bakıyordu.
''Misaki, bir ara konuşalım,'' dedi sadece.
Asansöre bindik ve Tsunade-sama gözden kayboldu.
''Neden böyle yapıyor?'' dedim. ''Son zamanlarda gerçekten abartmaya başladı. Acaba dışarıdan geldiğimizi mi anladı? Ah, can sıkıcı.''
''Bilmiyorum ama sadece rahat davran. Bir şey olacağını sanmıyorum.''
Derin bir nefes aldım ve kafamı salladım.
Salonda bizimkilerin hepsi boylu boyunca bir masayı kaplamışlardı. Biz başlarında belirince yemekleriyle ilgilenmeyi bıraktılar.
''Neden bu kadar geç kaldınız?'' dedi sinirden köpüren Temari.
Sasuke umursamadan boş bir sandalyeye otururken bende İno'nun tepesinde dikilmeye devam ediyordum. ''Geç kalmadık ki.''
Bana ölümcül bakışlar attı ama kafamı çevirip görmezden geldim. Nasıl olsa sonra yeterince azarlayacaktı.
İno kafasını kaldırıp bana baktı. ''Ne oldu sana böyle!''
''Ne olmuş,'' dedim. Kendimi görebilmek için telefonu cebimden çıkarırken. Ben kendime bakarken İno konuşmaya devam ediyordu. Saçlarım rüzgardan dağılmıştı ve yüzüm soğuk yüzünden kıpkırmızıydı. Herkesin sabah kalkıp saçını başını düzelterek buraya geldiğini varsayarsak yataktan kalkıpta gelmiş gibi görünüyordum.
İç çektim ve ayakta dikilmeyi bırakıp İno'nun yanına oturdum. ''Biraz hava almıştım. Dışarısı soğuk.''
İno'nun akıl almaz konu değiştirme gücü sayesinde ilgi benim üzerimden uzaklaşmıştı. Yemekten sonra azıcıkta olsa dinlenmeyi planlıyordum ama kızlar çoktan saat dokuza kadar bir sürü plan yapmışlardı.
''İlk başta kayalım,'' dedi Lee. Herkes onu onayladı. Bileğim sakattı ve hastaydım. Yani hangi durumlarda karda vakit geçirilmez sorusunun bir cevabı gibiydim. Ama buraya kadar gelmişken hiçbir şey yapmadan geri dönemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Hisler
FanfictionGaara, ayrılmak istediğini ve başka birini sevdiğini söylediğinde her şeyin hikayelerdeki gibi olacağını düşünmüştüm. Kalbim parçalara ayrılacaktı ilk başta. Sonra üzüntüm öfkeye dönüşecekti ve intikam planları yapacaktım. Belki de yeni sevgilisiyle...