''Evet çocuklar! Kalkın hadi! Gençliğinizin güneş gibi doğmasına izin verin!''
Gai-sensei'nin muhteşem enerjik sesiyle uyanacağımız günlerde varmış demek ki. Gözlerimi yavaşça araladım. Her ne kadar iyi bir şekilde uyumuş olsam da bu her tarafımın tutulduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Üstelik Sasuke ağırlığını tamamen bana vermişti.
O da kıpırdandı ve sonunda kalktı. Her uyandığında olduğu gibi çok tatlı görünüyordu. Boynunu iki yana çevirdi ve sanki sonradan oraya gelmiş gibi bana baktı.
''Cadı gibi görünüyorsun.''
Ona dilimi çıkardım. Ben tatlı diyeyim o cadı desin.
Otobüsteki sesler artınca Gai-sensei tekrar konuşmaya başladı. ''Herkesin iyi uyuyamadığını biliyorum fakat şimdi uyanma ve yemek yeme zamanı. Sizi derenin kenarındaki bir lokantaya götüreceğiz. Orada içinizi ısıtacak yemekleri yiyin ve eğlenmeye bakın.''
Herkes onaylarcasına bağırdı. Nereden buluyorlardı bu enerjiyi. İsteksizce, ''Tabi,'' dedim ve sallana sallana toparlanmaya başladım. Herkes indikten sonra bizde inmiştik. Grubun en arkasından Shikamaru ve ben yürüyorduk. Burası Konoha'ya göre daha soğuktu ama daha güzeldi. Kar neredeyse dizlerimize kadar geliyordu.
Etraf bir çok çam ağacı ile doluydu. Tepelerde bir yerde olduğumuz o kadar belliydi ki. Kıvrımlı yollar karla kaplıydı. Hemen yanımızda bir dere ağaçların arasından görünüyordu.
''Siz iki uyuşuk! Acele edin!'' Tsunade-sama'nın bağırmasıyla adımlarımızı hızlandırdık.
Kısa bir yürüyüşün ardından sonunda kahvaltı edeceğimiz lokantaya gelmiştik. Aslında çok küçüktü. Küçük ve şirindi. Ama tüm öğrencilerin sığacağını düşünmüyordum.
''Yemeğimizi alıp dışarıda yiyelim,'' diye öneride bulunduğumda herkes beni onaylamıştı.
Sıcak yemeklerimizi aldıktan sonra derenin kenarına gitmiş ve taşların üzerine yerleşmiştik. Aslında bakarsanız lokantanın bahçesi ve bu bahçede sandalyeler ve masalar vardı ama hepsinin üzeri otuz santim kar kaplıydı.
''Kalacağımız otelde burası gibi küçük değildir umarım,'' dedi İno.
''Araştırdığıma göre oldukça iyi bir yermiş.''
Herkes nedenini bilmediğim bir şekilde başlarını salladı. Hiçbirimiz uyku sersemliğini atamamıştık. Ayrıca oldukça yorgunduk. Lee hariç. Ama onun yaptığı en iyisiydi. Madem tatile gelmiştik ve gençtik tadını çıkarmamız lazımdı.
''Hadi fotoğraf çekilelim,'' dedim aniden. Sasuke, Shikamaru ve Neji hariç herkes onayladı. Neji'nin eline kamerayı tutuşturduktan sonra kendimi kara attım ve diğerleriyle birlikte poz verdim. Naruto'yla birlikte saçma surat ifadeleri yaparken sırtımdan aşağı yayılan soğuklukla çığlık attım.
''İno!'' dedim arkama bile bakmadan.
''Nereden bildi ya?''
Elime kar kütlesi aldığım gibi yerimden kalktım ve benden kaçmakla meşgul olan İno'yu kovalamaya başladım. Yakalamam üzün sürmemişti çünkü gerçekten yavaş koşuyordu. Üzerine atladığım gibi kafasını kara gömdüm. Sonra sırtüstü çevirmeye çalıştım ama kolay pes eetmeyecek gibiydi.
Ağzıma giren karlarla birlikte gülmeye başladım. İno'nun kahkahası duyuldu. Yorulduğum için kendimi yanına bıraktım. Diğerlerinin de çığlıkları duyulmaya başladı. Güldüm ve ayağa kalktım ama kalkmamla kafama kartopu yemem bir olmuştu.
''Öldüreceğim sizi!''
Kat kat giyindiğim için zar zor kalkarak Naruto'nun arkasına yanaştım ve elimdeki kartopunu kafasına geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Hisler
FanfictionGaara, ayrılmak istediğini ve başka birini sevdiğini söylediğinde her şeyin hikayelerdeki gibi olacağını düşünmüştüm. Kalbim parçalara ayrılacaktı ilk başta. Sonra üzüntüm öfkeye dönüşecekti ve intikam planları yapacaktım. Belki de yeni sevgilisiyle...