16.Bölüm❧Planlar

930 128 18
                                    

16. Planlar



Verilmiş kararlardan daha yola başlamadan dönmek oldukça kolaydı. Ama korkaklara yakışırdı.

Ellerimle oynarken başım önüme eğik durmuş etrafımda konuşan insanları dinliyordum. Kunter'in deri ceketi üzerimde parçalandığı için Han bana kendi ceketini vermiş, beni getirdikleri Yuanfen'de ise sırtıma battaniye örtülmüştü. Yarama ilk müdahele yapılmıştı, sadece bandaj kanlandığı için değiştirmem gerekiyordu o kadar. Bu sefer ilk olduğu kadar büyük bir kriz geçirmemiştim. Yine de üşümem geçmiyordu. Burası sıcaktı ama buz kesmiş ellerim bir türlü ısınmak bilmiyordu.

"Neyse," dedi içimdeki şeytan. "En azından ilk şoku atlattık. Elini ayağını da alıştırmak daha basit olur."

Dalga geçiyordu ama beni sinirlendiren nokta benimle alay etmesi değil de haklı olmasıdı. Sanki böyle bir dünyaya doğmuşum gibi herkesin beni bir korkak gibi görmesi sinirimi ikiye katlıyordu. Bunlar birden alışılabilecek şeyler değildi. Benim yerimde bir başkası olsa ya çoktan tüm bağlantılarını kesmiş olurdu ya da bir gece delirerek bileklerini kesmiş.

Daha ikinci seçeneği seçecek kadar gerçekliğimi iki dünya arasına sıkıştırmamıştım.

"Gerçi ben sana söylemesem kolyeye bile dokunmuyordun. Belli ki yaşamak istiyorsam seni yalnız bırakmamalıyım."

"Bir sus artık!"

Sesim beklediğimden daha gür çıktığında, içimdeki şeytan kıkırtılarına devam etti, ayakta tartışan diğerleri ise sustu ve hepsi birden suratıma baktı. Nefesimi hırsla verdim ve elimi havada sallayarak yere bakmaya başladım. "Size demedim."

"Bu kız beni ürpertiyor." Ekin ağzının içinde lafı gevelediğinde ona laf yetiştirmek için çok yorgundum. Bu yüzden kendimi daha fazla sinir etmemek için gözlerimi üzerinden çektim ve oturduğum koltukta daha rahat bir pozisyon aldım. Keşke bugün etek yerine pantolon ya da taytlarımdan birini giyseydim.

Sonuçta evden dışarı adım attığımda başıma gelmeyen kalmıyordu, değil mi? Bunu aklımda bulundursam iyi olurdu.

"Sen de ne önemli çıktın kızım ya." Alp gerginliğimi biraz olsun geçirmek için bana gülümsedi ve yanıma oturup omzuyla omzuma vurdu. Ardından yüzüne beni rahatlatmak için sıcak bir gülümseme yerleştirdi. "Herkes senin ruhunun peşinde."

"Sağ ol Alp, içime su serpildi."

"Neyse neyse, alışıyorsun yavaş yavaş. İlk geldiğinde ürkeklikten ölecektin."

"Alp, abi ne diyorsun ya?" Han Alp'i susturduktan sonra yüzünü sıvazlayarak tekli koltuğa geçti. Böylece ayakta kalan son kişi Kunter olmuştu. Ona bakmaya başladım. Kafede konuştuğum kişi gerçek Kunter değil miydi yoksa? Hiç şüphe duymadan her şeyimi anlatmıştım, en başından beri Kunter'in bedenine bürünmüş bir iblisle birlikte mi o masada içmiş, sorular sormuştum?

Kunter bakışlarımdaki şüpheyi fark etti ama ne olduğunu anlamadı. Sonra bakışlarını üzerimden alarak Han'a yöneltti. "Kalbine baktın mı?"

Ben kollarımı Han'ın üzerinden çektiğimde Kunter yanımıza gelip titreyen bacaklarımla düşmemem için koluma girmiş ve beni arabaya götürmüştü, götürmeden önce de Han'a iblisi iyice incelemesini söylemişti. Yaptığı hareketlerden anladığım tek şey buydu aslında.

RUH CİNAYETLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin