25.Bölüm❧Ortaya Çıkan Yalanlar

804 122 45
                                    

Bir hafta önce yirmi dördüncü bölümde 3 bin okuma olmuştuk, yirmi beşinci bölümle birlikte ise 4 bin okuma olmamızı kutluyoruz!!! Okuyan, oy verip yorum atan herkese çokça teşekkür ediyorum, RUH CİNAYETLERİ yaklaşık beş yıllık bir serüven, beş yılın sonunda görmeye başladığı ilgiyle birlikte ne kadar mutlu olduğumu gerçekten anlatmaya kelimeler yetmiyor. Lütfen bundan sonraki bölümler için de oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, şu ana kadar yazdığım bölümler arasından en sevdiğim bu oldu, umarım yazarken hissettiğim heyecanı siz de okurken yaşarsınız, keyifli okumalar  <<33

Ruelle, Storm

.
.
.
.

"Gerçek Tener Duende'ye hoş geldin, Mina." dedi Dayel. "On Dokuz Büyük Şeytan Hayat Taşı'na saklanmadan önce neler olduğunu öğrenmek istiyor musun?"

Ellerimden yardım alarak zor da olsa bedenimi kaldırdım, üstüm toz içindeydi. Onları silkelerken gözlerim koluma kaydı. Tenimde hiçbir iblisin izi kalmamıştı. "Hangi zamandayız?" diye sordum Dayel'e. Güneş de sanki benim bunu sormamı bekliyormuş gibi tepedeki yerini aldı.

"Yaklaşık on sekiz yıl önce." diye sorumu cevaplandırdı Dayel. "Geçmişteyiz. Ama seninle ruhundayken konuşmam bizi tehlikeye sokuyor." 

"Ne yapmamız gerek?" dedim hızlıca. Geçmişteydik. Burası her geçen gün beni böylesine şaşırtmaya devam edecek miydi? Ne yapacağımı bilmiyordum, neden burada olduğumu ya da ne yapmam gerektiğini de. Bu nasıl olmuştu? Rüyalarla, solucan delikleriyle geçmiş ve gelecek arasında böylesine bir yolculuk, bu garip dünyada bile imkansızmış gibi geliyordu.

"Seni ilerideki su birikintisinde bekliyorum." bu sefer sesi ruhumun derinliklerinden gelmedi. Etrafta esen bir rüzgar, sanki yavaşça saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı, sözleri kulağıma fısıldadı ve yoluna devam etti. Kendimi titremekten alıkoyamadım.

"Ama hangi yöne gideceğim?" diye fısıldadım aynı rüzgara. Bu sefer cevap gelmedi.

İlk adımımı yavaşça attığım. Bastığım toprak kurumuştu. Ayaklarımın altında birkaç yaprak ezildi. Beni ele geçirmeye çalışan bir gücü hissediyordum. Bunun rüyayla ne kadar bağlantılı olduğuna bir türlü karar veremediğim için kendimi bırakmamak için ne kadar dirensem de, yolumu bırakmak için bu evrene boyun eğmek zorundaydım.

Kontrolümü yavaşça bıraktığımda, kader beni sağa doğru ilerletti. 

İlk önce kurumuş dallara sahip ölmüş ağaçların arasından geçtim. Burası sanki bir hayatın ölüm anından sahneydi. Ağaçların dalları yardım isterken ölüm tarafından ele geçirilmiş gibi bükülmüş, kırılmış ya da gökyüzünden yardım ister gibi göğe dikilmişti. Köklerine kadar kurumuştu hepsi. Burada benim haricimde bir tane bile hayat dolu varlık yoktu sanki.

Bu kadar ölüm, tüylerimi diken diken ettiğinde kollarımı etrafıma sardım ve aralarından geçmeye devam ettim. Gittiğim yerden su damlama sesi geliyordu. Adımlarım az önce itaat ettiği kişiden bağımsızlaşarak tekrar bana döndüğünde, kaşlarımı çattım. Bir kuş havalandı, çok uzaktan bir çan sesi kulaklarımı doldurdu.

Kader, buradan sonra yanımda değildi.

Neler olduğunu anlamaya çalışırken etrafıma bakındım. Sol tarafımda, ölü olmasına rağmen bir tane yeşil yaprak bulunduran bir ağaç vardı. Üzerinden damlayan su damlaları, altında kalan bir su birikintisine dökülüyordu. Yavaşça ona doğru yaklaştım. Üzerinde çok fazla su yoktu ama bir şekilde sanki suyun yolu bulması gerekiyormuş gibi küçük bir birikinti oluşturmuştu. Parmak ucumla onu soldurmaktan korkar gibi yaprağa dokundum. Parmağımın yeşil yaprağa dokunmasıyla yaprak çığlık attı. 

RUH CİNAYETLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin