34.Bölüm❧NYX

890 105 65
                                    

Herkese merhaba! Sonunda uzun bir bölümle geri döndük. 

Küçük bir ricam olacak, okuduğunuzu lütfen hissettirin çünkü gelen her bildirimi yorum olarak düşünerek büyük bir heyecanla açıyorum. Beğendiğiniz, beğenmediğiniz, fikrinizi belirtmek istediğiniz ya da sadece öylesine konuşmak istediğiniz herhangi bir yorum olabilir. Lütfen yorum yazmayı ve oy vermeyi unutmayın, yeni bölüm için en büyük motivasyonum bu. Bazen 'Tüm bu şeyler nasıl yazılacak, Ruh Cinayetleri nasıl devam edecek? Bu kadar sorunun sonu nasıl gelecek?' diye düşündüğümde gelen tek bir yorumla bile kendimde yazma cesareti bulabiliyorum.

Her neyse, buraya kadar okuduysanız teşekkürler ahahahahadha uzun oldu biraz. Keyifli okumalar!

invisible chains, lauren jauregui

scarlett rose, in my beautiful garden

.

.

.

Sesleri duyuyorum.

Etrafa korkunç bir is kokusu hâkim. Öyle ki birazdan beni boğacak, nefes almak bile neredeyse imkânsız. Gözlerimin önünde olan görüntü alevlerin yakaladığı bir bedeni küle dönüştürmesi, o kadar. Ölü. Biliyorum ama külleri rüzgarla savrulan bedeninden çığlıklar kopmaya devam ediyor. Ona yardım etmek istemiyorum, hareketsizce duruyorum. Eğer edersem alevler beni de fark edecek.

Tekrar bağırıyor. Bu sefer yardım istiyor. Kimden yardım istediğini anlamıyorum ilk başta, sonra alevler daha da büyüyor, duman daha da etrafı silikleştiriyor.

Tekrar önümü görebildiğimde, alevle ısıtılmış kadar sıcak, cehenneme gitmişim kadar yakıcı toprağın üzerinde buluyorum kendimi. Etrafta yaklaşık on metre kadar ötemde duran bir çıkıntı hariç hiçbir şey yok, sadece sıcak, etimi cayır cayır yakan toprak var o kadar. Çıkıntının az önce karşımda yanan bedene ait olduğunu biliyorum ama onu göremiyorum. İçimde bir yerde onun acısını hissediyorum, alevler ölümcüldür. Ama en kötüsü değildir.

Yer, altımda adeta çalkalanıyor. Bu o kadar şiddetli bir çalkantı ki bedenim iki metre sağa sürükleniyor yukarı çıkıp inen tepeciklerin üzerinde. Ardından sıcaklık yerini buza bırakıyor. Hemen altımda yeryüzüne çıkmak için çıldıran okyanus suyu var.

İşte en kötüsü bu.

Su.

Sonra sesleri duyuyorum.

Toprağın üzerinde gezinen bir çift toynak.

Hareket edermiş gibi bedenim sarsılıyor. Gözlerim açılıyor ama burnuma tutulan şey her neyse ölüm uykuma geri dönüyorum.

İlk önce ayağımda hissediyorum ıslak, soğuk suyu. Ardından tüm vücudumu kaplayarak beni okyanusun kilometrelerce altına gömmesi sadece saniyelerini alıyor.

Bu gerçek değil, bunu biliyorum ama bu anı yaşadım. Belki önceki hayatımda, belki kendimi kaybettiğim anlardan birinde. Suyun altına gömülüp soğuk karanlıkta kaybolduğumda boğulacağımı sanıyorum ama hayır, boğulmayacağım. Aksine, suyun bedenimi ele geçirdikten sonra nefes alabildiğimi yeni fark ediyorum. Sanki yakıcı sıcak üzerinde dururken ciğerlerim bana ihanet ediyordu. Ama şimdi tek ihtiyacı buymuş gibi beni rahatlatıyor. Bu çektiğim ıstırabın son anları. Artık acı yok. Hiç olmadığım kadar kendimdeyim.

RUH CİNAYETLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin