Yerinden kalkamadan doğruldu ve tükürdü. Dişlerinde kırık olduğuna emindi çünkü sağlam dişlerinin arasında çatırdayan parçacıklar vardı. Yüzü fena halde acıyor olsa da soğuk gittikçe acıyı uyuşturup yerine boşluk doldurmaktan geri durmuyordu.
Nefes alırken bile zorluk çekiyordu. Sokaktan geçenler ona acıyarak bakmakla yetiniyorlardı. Onlar için bu adam öyle sefil bir haldeydi ki bakmaya bile değmez, yanından hızlıca geçilmeliydi. Aceleci adımların biri bitip diğeri başlarken ilk kez kafasını kaldırmıştı.
Yüzünde hâlâ o acı çeken ifadeyle kaşları çatıldığında bakışlarının odağına yerleşen kişilere göz gezdirince söylenecek ve görülen tek şey salt mutluluktu. El ele tutuşmuş gülümseyen bir çift...
Dudağını büktü. Hani elinden şekeri alınmıştır ama çekinir ya ağlamaya o çocuk... Aynı utangaç ve aynı üzgün tavırla büktü dudağını. Kırgın ama gururlu da aynı zamanda...
Ne kadın ne de adam o gözlerini çevreleyen mutluluk perdesini açıp da bakmadı ona. Fark etmediler çünkü yalnızca birbirlerini görmeleri yetiyordu.
Zaten farkındalık ayrıcalığı, yalnızlığa sığınan insanlara verilmiş bir lütuftur.
Aklına damdan düşer gibi düşen simayla daldığı yerden başka yöne döndü. Hâlâ oradaydı o yüz. Karşısında... Nasıl da güzel gülümsüyordu hayalerinde oysa sahte gülüşü için bile kaç kez ayarlamıştı dürbünü yakalamak adına o anı...
O, ona muhtaçtı şimdi daha iyi anlıyordu. Bu karşısından geçen insanlar gibi olamayacaklardı belki ya da gözlerinin içine bile bakamayacaktı doya doya ama anlamıştı, onsuz olmazdı.
"Ah... Seni seviyorum. Seni çok seviyorum, son nefesimi veriyormuşçasına, idamımdan sonra af olacakmışçasına çaresiz ama bir o kadar gerçekçi seviyorum." diyemezdi belki. Onun yerine... "İyi geceler Buz Kadın." derdi. "Görev tamamlandı." derdi. "Ben hallettim, siz devam edin." falan derdi... "Acaba ona Buz Kadın diyebilir miyim?" de derdi ama çok düşünmemek isterdi.
Olsun, her kelimesi onu sevdiğini haykıran ruhuyla bezenecekse bunu diline taşıyamayışı sorun değildi...
Zar zor ayağa kalktı. Hıncını kendinden çıkarmak için rastgele birilerine sataşmış ve kalabalık olmaları işine gelmişti. Elini kaldırmasına gerek kalmadan halletmişlerdi işini. Bedenindeki acı hala dindirmiyordu ruhunun sancısını o ayrı...
Yürümeye başladığında gidecek bir yeri yoktu. Sendeleyen adımlarıyla bir ileri iki geri yürümeye devam etti. Yürüdü yürüdü... Sonunda durdu. Geceyi gündüzle birleştiren saatlere dek yürüyüp geldiği yere baktı. Hoş bakmadan da biliyordu. Ablasına gelmişti, adımları yine ona taşımaktan geri durmamıştı ruhsuz bedenini...
Mezarının yerini yere bakarak yürümesine rağmen buldu. Onu bulmak için aramasına gerek yoktu içine baksa yetiyordu. Çok sevince öyle oluyordu. Ruhu daraldı bir an. O da böyle buluyordu demek ki... Çok sevdiğinin yerini içine bakarak buluyordu. Zaten hiç kaybetmemiş gibi de davranıyordu. Evli değildi ama evlenmek üzere olduğunu öğrendiğinde yutkunamamıştı.
Ona vurulduğunu söylemek isterken onun zaten vurgun olduğunu bilmek çok zordu. Kendine engel olamamıştı işte.
Dakikalar saatlere evrilene dek ablasının mezarının yanında uzanmaya devam etti. Ablasıyla dertleşti, tartıştı, akıl aldı...
Sonra sustu. Gökyüzünü çevreleyen sayamadığı ve asla sayamayacağı yıldızları izlerken konuşmak olmazdı. Ta ki bir sesin onun adını hitap etmesine kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER DEVRİMİ (01.29) Tamamlandı
Mystère / ThrillerHer şey zamansız bir ölümle başladı. En değerlim kollarımda can verirken içimde çoktan bir savaş başlatmıştım. Savaşım ölüm meleğine değil, onu benden koparmak için ölüm meleğini davet eden kirli ruhlara karşıydı. İçimi dolduran kin, akıttığım her...