❄️Özel kesit:KAHVERENGİ GÖZLERLE TANIŞMA

310 83 146
                                    

❄ Sezen Aksu_ Ben sende tutuklu kaldım

❄ Sezen Aksu_ Ben sende tutuklu kaldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ülkü ofisten çıkalı uzun süre olmuştu. Onun kafasına esince çıkması benim dosyalar arasında kaybolmama sebep oluyordu. Şikayet etmiyordum zira gerilimin eksik olmadığı ailemi bu şekilde bir süreliğine unutmuş oluyordum. Bir dosya oldukça dikkat çekiciydi ve çözüm yolu üretmek için zihnimin kapılarını sonuna dek açmıştım ta ki kapı hışımla açılana kadar.

"Ne oluyor beyefendi?" dedim kibar kalmaya çalışarak ama anlaşılan o kabalıktan yanaydı. İlerledi ve kolumu tutup beni ayağa kaldırdı. Hızla kolumu çektim."Kendinize gelin, ne istiyorsunuz benden?" diye sordum. Belindeki silahı çıkardığında ilk kez silah görüyordum. "Patron seni çağırıyor, zorluk çıkarma!" Öyle birini tanıdığımı sanmıyorum. Kapıyı işaret ettiğinde onu durdurdum. "Bakın patronunuz kim ve benimle ne işi var bilmiyorum ama buraya böylece giremezsiniz! Zorla bir yere de götüremezsiniz! Burası İstanbul, dağ başında değiliz!" O kadar sinirlenmiştim ki sesimden ben bile rahatsız oluyordum. Çantama baktığımda benden uzakta olduğunu gördüm sanırım çekmecemde de biber gazı bulundurmalıydım.

Adam yüzünü buruşturdu ve silahını bana doğrultmaya devam ederek telefonunu çıkardı. Hızla birini aradı. "Efendim, Bilge Hanım zorluk çıkarıyor." dedi ve karşı tarafı dinledi. "Peki efendim, nasıl isterseniz." Derin bir nefes aldım. En başından beri aklımdan geçen şeyi yaptım ve masamdan aldığım içinde kardan adam ve kardan kadın olan kar küremi kafasına geçirdim.

 Cam parçaları etrafa dağıldığında alnından kaşına doğru süzülen kan benim için çok fazlaydı. Elimde hissettiğim sızı benim de yaralandığımı anlamamı sağlamıştı.Hayatımın değiştiğini şimdiden hissedebiliyordum. Adam sendeledi ve ben aynı zamanda duyduğum silah sesiyle olduğum yerde kalakaldım. Kanlarla kaplı kafasını tuttu ve yere çöktü. Vurulmadığımı idrak ettiğimde hızla kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda iki kişi daha vardı, kaçmaya yeltenmedim çünkü imkansızdı ve büyük ihtimalle burada üçten fazla kişi vardı. "Bakın burada kim varmış?" dedi sakallı kısa boylu olanı. Kollarımdan tutup siyah bir arabaya bindirdildiğimde olanların şokundan olsa gerek hiçbir itirazda bulunmamıştım.

"Ben şu salağa bir bakayım, dikkat et kız kaçmasın!"diye uyarısını yapan adam tekrar içeri girdi. Neler olduğunu anlamadan kendimi bir olayın içinde bulmuştum ve bu durum hoşuma gitmiyordu."Kimsiniz, ne istiyorsunuz benden?" dedim sakin bir şekilde. Sinirlenmek işe yaramıyordu zira az önce ölümden dönmüştüm. Ölüme yaklaşmıştım ama döndüğüme pek emin değildim açıkçası. Bugün başıma neler geleceğini tahmin edemiyordum. "Orasını bilmem patron sizi istedi, biz de görevimizi yapıyoruz." diye yanıtladı şoför koltuğunda oturan güneş gözlüklü adam. Bir an gözlerini görmek istemiştim çünkü ifadesini okuyamıyordum.

Sürgülü kapı açıldı ve az önce giden adam ve yaraladığım adam içeri girdi. Hareket etmiştik. "Kürşat sen aptal mısın? Kadına neden silah çekiyorsun?" dedi yaraladığım adamı getiren ve haklıydı. Her silahı olan insanlara silah mı doğrultuyordu? En önemlisi kimdi bu adamlar? "Ben ne bileyim abi, silahtan korkup gelir diye düşündüm." dedi keşke yapmasaydım der gibi. Korkmuştum ama atladığı bir nokta vardı, ben korkunca çılgın şeyler yapıyordum. Elleri kanla kaplıydı ve oldukça sinirli bir tavrı vardı.

"Özür dilerim kafanızı kırdığım için." dedim herkes sessiz kalırken. "Adınız Kürşat sanırım... Kürşat Bey bakın, sizi tanımıyorum ama bir kadını bu şekilde korkutmak bazen canınıza mal olabilir."diye devam ettim sözlerime. Ellerimi buz mavi elbisemin eteğine kanın değmemesi için kapalı tutuyordum. Kimseden çıt çıkmıyordu. Yanımdaki adam çaktırmadan sırıtıyor, Kürşat ise şaşkınca yüzüme bakıyordu.

Yarım saate yakın bir yolculuk sonrası gözlerim bağlandı ve beş dakikaya yakın bir süre yürüdükten sonra açıldı. İçimde bir ses benim yanlış kişi olduğumu anlamalarını beklememi söylüyordu zira bu insanlarla hiçbir bağlantım yoktu. Bir salondaydım. Dizaynı klasik ama oldukça şıktı. Siyah renk oldukça fazla yer alıyordu ve bu da ev sahibinin güçlü görünmek istediğini anlatıyordu bana. Adamlardan biri oturmamı söyledi. Merdivenlerden gelen ayak sesiyle dikkatimi oraya verdim. Gelen kişiyi göremiyordum önümde bir kolon vardı.

"Efendim Bilge Hanım'ı getirdik, salonda bekliyor"dedi arabada yanımda oturan adam. "Tamam gidebilirsin Akif" dedi bir ses. Dikkat kesildim. Bu patron dedikleri kişi olmalıydı. Ardından salona giren adamla gözlerimiz kesişti. Kahverengi gözlerindeki delici bakışları ilk odağım olmuştu. Otuzlu yaşlarda olduğunu tahmin etmiştim. Doğrudan bana bakıyordu.

Ayağa kalktım. "Hoş geldiniz Bilge Hanım." dedi elini uzatırken. Uzattığı eli tutacakken kurumuş kanı görünce vazgeçtim. "Pek hoş gelmedim ama olsun." dedim imayla. Ellerime bakıp derin bir nefes aldı. "Biliyorum biliyorum merak etmeyin size saygısızlık yapanla sonra hesaplaşacağız, onun yerine özür dilerim." dedi eliyle oturmamı işaret eder gibi. Gülümsedi. "Bu arada Cihan ben, Cihan Aladağ." diye devam etti sözlerine.

Birbirine tutulacak bu iki insanın kaderin oyunlarıyla bir araya gelmesiyle ikisinin hayatında da yepyeni bir sayfa açılmıştı...

Sayfalarca güllerle yazılan hikayelerinin sonuna imzayı kanla yazan kaderin bile canını acıtmıştı o imzayı atmak...

Kader kadına yeni bir sayfa açmıştı ama artık sayfalar yarımdı ve satırlar buz kesmişti...Kader kadına bu büyülü şiirin onun ilk ve son soluğu olduğunu anlatıyordu.

Kadın adamın sayfalarını yeniden istiyordu.

Kadın adamın gözlerini ona adıyla hitap etmesini yeniden istiyordu.

Kadın adamı geri istiyordu, ölümü istediğini bile bile...

Çünkü kadın biliyordu gitmekle varılmayacağını.

Satırların sahibi ise yüreği tutulmuşçasına dağıtıyordu mürekkebi. Ve mürekkebe kan doldururken anlamıştı yazmak için kalbinin buz tutması gerektiğini.

Buzdan Kadın'ın buzdan satırları ne kadar yazılsa da güneşte yok olup hiçliğe karışıyordu. Hiç oldukça tamama eriyordu.

Bir kirpik ömür kadar yer kaplıyordu bu hikayede.

Bir duman kaplıyordu sonra etrafı da göz gözü görmezken kalp kalbi görüveriyordu.

Ya bu sevdayla ölmeli ya sevdasız gömülmeliydi çoktan.

Sevmeli, sevmeli, sevmeli...

Ben geldim yine, yeniden.

Bu biraz kesit gibi oldu ama biliyorsunuz bu süreçte yazmıyorum. Sadece tanışma kısmının bir kısmını paylaşmak istedim çünkü çok fazla soran oldu bu kısmı... Zamanı gelince en büyülü kısmı da paylaşacağım...

Burayı önceden yazmıştım yani finalden sonra...evet önce finali yazdım çünkü ruh hastası bir manyağım ben jdfffdfhfsk (Tabi bir de 5k olmak isteyen bir manyak=)

Beğendiğiniz cümleleri buradan alıntıladığınızı belirterek paylaşabilirsiniz.

Bol bol yorum istiyorum. Size kıyak geçtim çünküüüü =)

Hadi görüşmek üzere Buz kalpler. Buzlarla kalın...

KADER DEVRİMİ      (01.29) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin