Her şey zamansız bir ölümle başladı.
En değerlim kollarımda can verirken içimde çoktan bir savaş başlatmıştım.
Savaşım ölüm meleğine değil, onu benden koparmak için ölüm meleğini davet eden kirli ruhlara karşıydı.
İçimi dolduran kin, akıttığım her...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
{Ülkü ve Ozan'a sevgilerle... 🧡}
Bi kez olsun bana kal dese, kal dese
Gözlerime yine bak dese, bak dese
Ellerim üşüyor tut dese, tut dese
Tutsam, dokunsam ben
Bi kez olsun bana dur dese, dur dese
O da benim gibi aşk ile titrese
Kollarınla beni sar dese, sar dese
Sarsam
Sarılsam ben
Ah, rüzgar gibi esiyor başımda
Bir dağ gibi durup tam karşımda
Sözlerimi unutup hep ona koşsam
Çarpsam ben
Ah, bir mucize sanki hayatımda
Yıldız gibi parlıyor karanlıkta
Gözlerimi kapatıp hep ona uyusam
Uyansam ben ❄
Korumalar koşarak kapılarımızı açtığında önce ben indim. Ardından Devrim bebeği uyandırmamaya çalışarak inmeyi başardığında Ozan ve Ülkü çatık kaşlarla yanımıza geldiklerinde uzun bir sessizlik oldu.
"Sormaya korkuyorum ama bizim evlenmemizi bekleseydiniz." dedi Ozan yüzünü ekşiterek.
Yorgunca gülümsedik. "Bebeği yatırmamız lazım iki dakika müsaade edin olur mu?" diye sordum bagaja yönelerek. Serkan eve girebilen sayılı korumadan biri olduğu için yanıma yardıma koşmuştu.
Bebek için ne alacağımızı bilemediğimiz için her şeyden almıştık.
Poşetleri Serkan taşımaya başladığında eve girdim Devrim'in ardından. Devrim odasına girmiş bekliyordu. Hızla ama sessiz hareketlerle yatağı açıp yastıkları karşılıklı koyarak aralarında bebeğe yer bıraktım.
Geri çekildiğimde Devrim bebeği yatağa yerleştirmişti. Yanağına minik bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp gömleğini düzeltti.
Gözlerime baktı. "Beni arar mısın?" diye sorduğunda telefonunu çıkarmıştı. Sorar gibi baktığımda ben de telefonumu çıkarmıştım. "Sessize aldım telefonumu arayabilirsin." dediğinde çoktan arama tuşuna basmıştım.