❄️ Kesit: Sevgiler Yorulur Mu?

143 21 186
                                    


》Katle ferman yazanlara...《

"Anne!" diye seslendiğinde arkamı döndüm. Sarı elbisesindeki kelebekler gibi bana doğru uçuyordu sanki.

"Anne! Devrim Abi beni parka götürmek istiyormuş biliyor musun? Serkan Abi söyledi." Koşarak yanıma geldiğinde dizlerimin üzerine çöküp boyumuzu eşitledim. Ellerime uzandı. "Ama senden izin almam gerekiyor benim. Devrim Abi de öyle demiş Buz Kadın'a söylesin öyle gelsin demiş." dedi heyecanla.

Mavi gözleri benimkilerin aksine parlıyordu. "Bence artık Buz Kadın demesin sana, tanımıyordu seni böyle söylerken galiba. Çünkü bence sen güneş gibisin. Böyle saçların da sarı hem..." Durdu, utangaç bir şekilde kafasını eğdi birkaç saniye. Sonra kafasını kaldırıp gözlerime baktı minik elleri ellerimin arasındayken. "Saçların çok güzel. Sen de çok güzelsin." dedi yanakları kızarırken.

Gülümsedim. Yanağına bir öpücük kondururken kokusunu içime çekmiştim. Hayatın aldıklarına inat tutunuyordum kızıma...

"O senin güzelliğin." dedim iyice utanmasına sebep olarak. Ardından sahte bir sinirle kaşlarımı çattım. "Senin bugün dersin vardı ama Küçük Hanım, Devrim de biliyordu. Yoksa bu planlı mıydı?" dedim gözlerimi kısarak. Kıkırdadı. Elleri ellerimdeyken sallanıyordu. "Ben söyledim ama anne. Bak Dadaş dedim, dersim var hem de Fransızca dedim..."

Ciddiyeti karşısında gülmemek için zor duruyordum. "Eee, o ne dedi peki?" diye sordum masumca onun ciddiyetine karşılık vererek. Gülümsedi. "Ben sana öğretirim, Fransızcam çok iyidir dedi." Bu cümleyi tam Devrim'i taklit ederek söylemişti öyle ki vurgular bile aynıydı. Kahkaha attığımda beni güldürdüğü için o da gülmüştü.

"Zahide Hanım, beni aramadığınız için buralara kadar geldim. Emrinizdeyim." diyerek önünü ilikleyip eğilen Devrim'le ikimiz de susmuştuk. Ama Zahide'nin suskunluğu kısa sürmüştü. Öyle ki çığlık atarak Devrim'in kollarına koşması bir anda olup bitmişti.

Devrim, kucağına yerleştikten sonra bana dönen Zahide'ye bir şeyler fısıldadı. Zahide ellerini uzatıp kıkırdayarak Devrim'in yanaklarına minik ellerini yerleştirmişti. Devrim de Zahide'nin elinin üzerine elini koyup ardından minik parmaklarından öpmüştü. Devrim'in keyifli hallerine asla alışamayacaktım sanırım.

"Bebeğim sen Dadaş'ı nereden biliyorsun?" dedim ayrıntıyı yeni fark ederek. Parmakları şimdi Devrim'in ceketinde geziniyordu.
"Dayım söyledi. Yani bana değil Serkan Abi'ye söylerken duydum." dedi sesi kısılırken.

"Yani gizli bir şey gibi söylemedi bağırarak söyledi de öyle duydum Anne." dedi düzelterek. Evi bir çocuğa adapte etmek çok zordu. Çünkü ev normal bir ev değildi. Korumalara bile zar zor alışmıştı Zahide.

"Hem dayım herkese farklı farklı sesleniyor. Anneme bazen 'Güzelim' diyor bazen 'Patron' diyor. Ülkü ablaya 'Mühür Gözlüm' diyor. Bana, hele bana sürekli yeni bir isim buluyor. 'Cadı', 'Cimcime', 'Maviş'.... Daha çok var da unuttum. Dayım yorulmuyor mu bunları unutmamak için acaba... Devrim Abi'ye de bazen 'Devo' diyor bazen de 'Dadaş' diyor." dedi ciddiyetle.

Söyledikleri aslında her şeyin ne kadar farkında olduğunu vurmuştu yüzüme. Her ne kadar bu karanlıktan arınmadan alsam da onu yanıma, tek gülüşü bile yetiyordu yarınıma...

Devrim'e döndü. "Dadaş Devrim Abi..." dediğinde Devrim dudağını ısırıyordu. "Anne ben de Dadaş olmak istiyorum. Nasıl olabilirim ki?" dediğinde duraksadım. Devrim artık kendini tutamamış ve bir kahkaha patlatmıştı. Zahide'nin sırtına diğer elini koymuş öne doğru hafif eğilmişti. Kaşlarımı çattım hayretle. Zahide bir bana bir de ona anlamaz gözlerle baktı.

"Dadaş olmak istiyorsan bunun tek bir yolu var-"

"Tamam bu kadar yeterli." dedim konuyu kapatarak. Düşünceli bir tavırla süzdüm ikisini de...

"Annesi lütfen izin ver bize." dedi Devrim bana dönerek. Yanlarına ilerledim ve Zahide'nin saçlarını düzelttim. "Önce kıyafetlerini değiştirelim ve saçlarını güzelce bağlayalım. Sonra gidebilirsiniz." dedim ve eve ilerledim.

Zahide sevinçle Devrim'e sarılmıştı. Birlikte Zahide'nin odasına girdiğimizde Devrim'e baktım. Onun da zaten bana baktığını görmek aklıma gelenin onun da aklına geldiğini kanıtlamıştı.

Dolabını açtığımda bakışlarımı Devrim'den ayırmıştım. "Mavi istiyorum Anne." dedi gülümseyerek. "Çok iyi bir seçim Zahide Hanım, mavi size çok yakışıyor." dedi Devrim ben mavi tuluma uzanırken. "Size de mavi çok yakışıyor Devrim Bey." dediğinde Zahide'ye döndüm. "Yok kızım ona kırmızı yakışır bence." dedim imalı bir tonda.

Ardından Devrim'in kollarından aldığım kızımı giydirmek için Devrim'i odadan çıkarmıştım. Yüzünde büyük bir tebessümle giyindikten sonra yanağına bir öpücük kondurdum. "Saçlarımı Devrim Abi yapabilir mi? Geçen gün çok güzel yaptı." dedi heyecanla ve onayladığımda tokalarını alıp salona koştu.

Kapının eşiğinde omzumu yaslayıp onları izlemeye başladım. Varlığımdan bihaberlerdi. Devrim tam önüne oturttuğu minik bedeni sanki camdan yapılmışçasına dokunmaktan korkarak bekledi. Biraz sonra almıştı tarağı eline.

"Böyle geçen gün yaptığın gibi olsun ama tamam mı? İki tane bağla bir de ör. Sonra da uçlarına toka takacağız." dedi Zahide hayran olduğum kararlılığıyla tatlı tatlı gülümserken. Devrim onu onayladığında buruk bir tebessüm vardı dudaklarında. "Sen tokalarını seç o zaman. Ben söylediğini yapacağım Buz Şeker."

Zahide hızla arkasına dönüp Devrim'e baktı. "Ya Buz Şeker mi? Annem gibi mi? Çok güzel oldu bak şimdi." dedi heyecanla. "Olmaz mı? Sen Buz Şeker'sin, annen gibisin. Sevdin yani, öyle mi?" diye sordu Devrim saf saf. Zahide yeniden arkasını dönmüştü. "Sevdim, ben büyüyünce annem gibi olacağım hem." dedi tokalarını karıştırırken.

"Olacaksın tabi. Onun gibi güçlü ve güzel bir kadın olacaksın." dedi Devrim yorgun bir ses tonuyla. Adımın geçtiği laflar bile yormaya yetiyordu onu. Biliyordum Zahide'ye her baktığında beni anıyordu kalbinden. Hissediyordum elbet ama kabul etmiyordum.

"Bir de şarkı söylüyordun ya onu da söylesene tekrar. Saçlarımı tararken hani..." dedi Zahide seçtiği tokalarını Devrim'in bacağının üzerine bırakırken. "Belki bir gün sen de Güneş değil de Buz Kral olduğunu kabul edersin. O zamana dek söyle bu şarkıyı..."

Devrim duraksadığında ben de ondan farksızdım. Döndüğünde gözlerimiz arafta kalmış gibi buluşmuştu tanıdık harelere... Yüzünden okunuyordu. Her ifade, her duygu okunuyordu. En baskını sevgiydi ama sevgi öfke de barındırıyordu hasret de...

Bana her baktığında yeniden itiraf ediyordu aşkını... Ben ona her baktığımda yeniden bir savaş açmaktan bıkmıştım ama o bıkmıyordu sevmekten... Gözlerinin dolduğunu gördüğümde geriye doğru bir adım attım dilenircesine.

Yeniden parmaklarına dolarken sarı saçları, sesi de ulaşmıştı kulağıma. Şarkıya tam ortasından dalmıştı tıpkı hayatıma yaptığı gibi... "Katlime ferman yazar, oy nenen ölsün. Sarı gelin aman, sarı gelin aman. Suna yârim."

◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆

Ben geldim yine, yeniden...

Şükür kesit bile olsa kavuşturana.

Çok uzun zaman oldu yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.

Neler düşünüyorsunuz, ikinci yarıdan beklentileriniz neler? Yazarsanız çok sevinirim.

Bir de bölüm başında sorduğumuz soruyu yanıtlamanızı isterim. :")

Hepinizi çok çok çok seviyorum, mutlu kalın :")

🔥 ❄ Buzlarla kalın... ❄ 🔥

KADER DEVRİMİ      (01.29) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin