Her şey zamansız bir ölümle başladı.
En değerlim kollarımda can verirken içimde çoktan bir savaş başlatmıştım.
Savaşım ölüm meleğine değil, onu benden koparmak için ölüm meleğini davet eden kirli ruhlara karşıydı.
İçimi dolduran kin, akıttığım her...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bir gün ölür, bir gün yaşarım Kendim söner, kendim yanarım Sessizce vurulur, sessizce kanarım Kanarım, kanarım, kanarım, kanarım...
❄
Arabamdan inip bahçede beni bekleyen adamlara baktım. Çantamı sağ elimden sol elime geçirdim ve bahçeye ilerlerken yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım.
Bakışlar bana yöneldiğinde konuşma ihtiyacı hissettmiştim. "Çok beklettim mi?" dedim krem rengi koltuğa otururken. "Yok, Devrim de yirmi dakika önce geldi. Ben zaten seni hep beklerim biliyorsun." dedi Ozan göz kırparak. Belli belirsiz gülümseyip Devrim'e döndüm. Doğrudan boynumdaki yüzüğe bakıyordu.
Gözlerimi kıstım ve ona bakmaya başladım. Ozan "Hadi başlayalım." dediğinde ela gözleri önce gözlerime değdi daha sonra ona baktığımı fark edince ellerine döndü.Ozan da anlamaz gözlerle bizi izliyordu. "Serkan!" diye seslendim. Elinde haritayla hızla yanımıza ilerleyen Serkan haritayı masaya bırakıp "Buyrun efendim." dedikten sonra uzaklaştı.
"Siz haritayı inceleyin benim üzerimi değiştirmem gerekiyor."dediğimde Devrim bana kaçamak bir bakış atıp haritayı açmaya başladı. "Dünyanın en güzel kadınısın Bilge, geline de biraz kıyak geçseydin bari." Ozan'ın laflarına gülümseyerek yanıt vermiştim. "Laflara bak laflara." dedim ayağa kalkıp Ozan'ın yanından geçerken.
Yukarı çıkıp hızla odama ilerledim. Aynamın önünde durduğumda gözlerim boynuma ilişti. Parmaklarım yüzüğüme kapanırken ruhumun sancısını hissettim. Ben lanetlenmiş bir ruha sahiptim ve zamana adadığım yeminim gerçekleşene dek acı çekecektim.
Ama tıpkı Erguvan Ağacı gibi dış görünüşüm maskelerdi içimin karanlığını... Derler ki Erguvan ağacının çiçeklerinin aslında beyaz renklidir. Zamanında 13. Havari yani Hz. İsa'nın öğütlerini ve inançlarını diğer kişilere anlatmakla görevli kişilerden 13.sü olan ve Hz. İsa'ya ihanet eden İşkarot ismindeki bu kişi, büyük bir vicdan azabına girerek bir Erguvan Ağacının dalından kendisini asarak öldürmüştür. Bu utancı taşıyamayan erguvan Ağacı zamanla kızararak mor halini almıştır. Efsaneye göre bu Havarinin utancını hatırlamak amacıyla kendini astığı mayıs ayında bu ağaç kızararak o ihanet gününü hatırlatmaktadır.
Ben de tıpkı hikayeyi bilmeyenler için dışarıdan çok iyi görülüyor olsam da her gün boğazım sıkılıyormuşçasına bir karanlıkla yaşıyordum.
Daha fazla oyalanmamak adına degaje yaka lacivert elbisemin ince askılarını indirdim. Elbisenin saten kumaşı bedenimden inerken gözlerim de onu takip etmişti. Elbise ayaklarımdayken krem rengi stilettolarımı da elbisemin ortasında bırakıp geriye çekildim.