❄
Öğrenmedi gönül yaşlanmayı
Dünya zamanıyla gün saymayı
Saldım semaya özgür en kara sevdayı
Aşktan başka bir şeye inanmadım
❄
Sigarasının ince belini eğip ölü külleri savurdu. Tepeden aşağı sarkıttığı ayaklarına bulaşan kan lekeleri gözüne batmıştı. Bir an onları tamamen yok edip geçmişini ve geleceğini yeniden şekillendirmeyi hayal etmişti.
Telefonu çaldı. Uzun uzun baktı telefona öylece. Açmadığı için söylenmek istenen karşı taraftan mesaj bildirimi olarak geldiğinde o yalnızca gönderenin adıyla ilgileniyordu.
Hayatını mahveden adamla çalışmak, çalışmak zorunda olmak, ona cehenneme girene dek ıstırap vermeye devam edecekti. Bir yolunu bulsa, ah bir yolu olsa da kurtulsaydı ondan. Ama tek başına yapması mümkün değildi. Yardım almalıydı.
Yardım alma düşüncesi de korkutuyordu onu. Tek başına yapamamayı güçsüzlük görüyordu kendince. İçi sıkıldı, sigarası da bitmişti hemencecik. Yeni bir sigarayı idam sehbasına götürür gibi ağır ağır yerleştirdi dudaklarına. Çakmak baş parmağının hareketiyle çatırdadı ve ateşi de aynı yavaşlıkta buluşturdu sigarayla.
"Ölüyüm ben artık." dedi hayıflanırcasına. "Ölüyüm ama bedenimin toprakla buluştuğu güne kadar hâlâ onunla olmalıyım. Belki önüne siper ederken kendimi, belki de tüm bunlara dayanamayarak çekmem olacak şakağımdaki tetiği... Ama ölüyüm ben. Her gün bir parçamı daha kaybediyorum."
Sigarasından derin bir nefes çekti. Şimdi şurada yapmalıyım belki de dedi içinden. Tam burada olmalıydı hatta ölümü. Güneşin buraya bakmaktan çekindiği yüksek tepede kucaklardı ve bağrına basardı ölüm onu.
Bir cehennemden diğerine cam kenarında bir yolculuk yapardı.
Kafasını salladı. Belinden silahını çıkardığında elleri titriyordu. Silahın emniyetini açtı ve başına dayadı. Tam şakağına...
Bitiyor muydu bugün? Bu kaçıncı girişimdi başarısız olan? Sayamamıştı. Elleri artık titremeyi kesmişti. Onlar da kötülüğe hizmet etmekten bıkkındı demek. Peki.
Ya kalbi? Onunla birlikte ölebilecek miydi? Cesaret edip de namluyu yaslayamadığı kalbi geride kalmayacak mıydı? Kalırdı. Kalbini emanet etmesi gerekiyordu huzura erişebilmek için. Nereye giderse gitsin kalbini kalbiyle taşıması gereken biri olmalıydı, o cehennem çukurunda kemikleri kalıncaya dek çürürken...
Sevdiği kadına emanet edebilmeyi çok isterdi. Sevildiğini düşünebilseydi şayet.
Ziyan yoktu, alışmıştı sevilmemeye. Zaten bundandı bu kadar ıstırabı reva görmeye...
"Canını alamazsın benden habersiz. Borcunu ömrünle ödüyorsun hatırlatırım." dedi tam arkasında duran adam. Arkasına dönmedi. Her baktığında kendinden yeniden nefret ettiği adamın yüzüne ne kadar az baksa iyiydi. İyi görmeyeli ne değişmişti...
"Canıma karşılık canımı aldın çoktan. Ömrüm ne ki... Duygudan yoksun yaşanmıyor zaten." dedi ifadesiz bir tonda. Adam kahkaha attı. Bu parmağını tetiğe daha çok bastırmasına sebep oldu sadece. "Bir gün bana teşekkür edeceksin duygularını terk ettiğin için." dediğinde gülme sırası ona geçmişti.
"Bir gün..." dedi sesine intikam bulaştırarak. "Bir gün gerçek yüzünü görecek herkes." Silahını indirip ayağa kalktı ve adamın gözlerine dikti gözlerini. "Bir gün her şey bitecek. Son nefesinde benim adımı anacaksın." Silahı gösterdi. "Bu silahı şimdi kullanmayacağım çünkü o günü gözlerimle göreceğim." Silahı beline yerleştirdi, elini adamın omzuna koydu ve kulağına eğildi.
"Seni koruyacağım, tıpkı sadık bir asker gibi dediklerini yapacak, sözünü ikiletmeyeceğim ama bunları sadece son nefesini zevkle izlemek için yapacağım. Ve sevdiklerini elinden bir bir alana dek durmayacağım." Adam elini omzundaki elinin üzerine koyduğunda elektrik çarpmış gibi geri çekildi.
"İhanetimi sadakatimle sarmalayacağım. Ölümümü yaşamına bağlayacağım. O dürbünden sana her baktığımda, senin için her birini vurduğumda içimden lanetler okuyacağım." dedi son sözlerini söyleyerek. Bir daha konuşmayacaktı onunla. Gerekirse dilini kesecekti ama tek kelime etmeyecekti cümlelerini çalan adama...
Kaybettiği son kadından sonra...
Kaybettiği kadın... Mezarına gitmeye korktuğu, yasını tutmaya utandığı son kadın.
Gözlerinden bir yaş süzüldüğünde umursamamıştı. O yaşın ardından diğerlerine yol çizişine izin vermişti. O başına gelen her şeye izin vermişti. Suçluydu. Belki o kadının çektiği acılarının nedeni de yalnızca oydu.
Sonbaharın sarı yaprakları dans etti rüzgarla.
Adam durdu.
Ela gözlerini dikip öylece yaprakları seyretti.
Yağmur damlaları karıştı rüzgara.
Adam bekledi.
Bir şimşek çaktı bulutların ardından.
Adam sessiz kaldı.
Tek adım atmaya mecali yoktu. Tek bir yaş daha süzülmedi gözlerinden. Ve tek kelime daha etmedi.
Yalnızca özür diledi kalbinden, içinde kalan son iyilik parçasını da yok edeceği için.
Bir anlaşma yapmıştı şeytanla. Ortaya cansız canını da katarak. Tek kazancı bedeninin ölümünü başkasına emanet edişiydi.
Çünkü bilirdi ki her zerresinin aynı anda sayıkladığı isme ihtiyacı vardı. Çünkü bilirdi ki o isimle dolu zihnine de onun hatıralarıyla dolu kalbine de namluyu dayasa tetiği asla çekemezdi.
Mürekkebin dökülmeyişinden evvel karanlıkta gezinen ruhla doğmuş olan bu satırların sahibi, adama yalnızca gülümsemişti.
Adamın hesaba katmadığı şeyler vardı. Kaderin vicdanından dökülenler vardı. Mürekkebin kaza olmakla birlikte kaza olmadan dökülüşü, sayfalara damarda ilerleyen kan gibi dağılışı vardı...
Bazı sayfalar okunmayacak kadar karardığında yeni bir sayfaya baştan yazılanlar öncesinden oldukça farklıydı.
Değişmeyen tek şey mürekkep kokusunu içine çekip sayfalara damlatan kişinin yazdığı son sayfaydı. Son sayfayı yaşamış kadar içinde taşıyan kişi, onu kilitli sandıklar ardında muhafaza ediyordu.
Kader değişirdi, son hep aynıydı.
Gitmekle varılmazdı da peki ya hiç gelmeyenler?..
❄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER DEVRİMİ (01.29) Tamamlandı
Mystère / ThrillerHer şey zamansız bir ölümle başladı. En değerlim kollarımda can verirken içimde çoktan bir savaş başlatmıştım. Savaşım ölüm meleğine değil, onu benden koparmak için ölüm meleğini davet eden kirli ruhlara karşıydı. İçimi dolduran kin, akıttığım her...