~3.Bölüm~

8.9K 523 185
                                    

"Sen de kimsin? Sen nesin böyle? Ne oldu sana öyle?"

Çalılıkları iyice açıp elime aldım yaralanmış kuşu.

"Ama ben seni yerim. Kanadın mı yaralandı?"deyip korku içinde benden kaçmaya çalışan muhabbet kuşunu aldım elime. Sonra da tüylerini okşamaya başladım. Hâlâ çok korkuyordu ama bir süre sonra alıştı ve kendini bana bıraktı. Yaralı olduğu için gözleri kapanıp duruyordu. Bu kuşu acilen tedavi ettirmek gerekiyordu. Aksi takdirde kanadını kaybedebilirdi.

Anlaşılan önce ağaca çarpmış, çalıların içine düşünce de debenlenmiş ama kanadına daha çok zarar vermişti. Kuşu Elmas'ın bahsettiği yaşlı çifte götürebilirdim. Belki onlar bir şey yapabilirlerdi. İlk yardım eğitimim vardı ama hayvanlar konusunda pek bilgili değildim. Ona yanlışlıkla zarar vermekten korkuyordum. Bu yüzden kuşu alıp o eve gittim. Bahçeden içeri girdikten sonra kapı zilini çaldım.

"Geldim geldim."diye içeriden yaşlı bir kadının sesi geldi. Kapıyı açtı ve önce bana baktı, sonra da yaralı kuşa.

"Selamün aleyküm efendim."

"Ve aleyküm selam kızım."

"Efendim bu yaralı kuşu evinizin hemen yanındaki çalılıkların arasında buldum. Kanadını yaralamış."

Kuşu eline alıp okşadı. Kuş sanki onu tanıyormuş gibi hiç korkmadı. Aksine gevşemiş görünüyordu.

"Kuş sizin mi teyzeciğim?"

"Yok kızım. Bizim oğlanın kuşu bu."

"Oğlunuzun demek. Kuşunu mu kaybetmişti?"

"Yok, yanlış anladın sen beni kızım. Neyse hakkını helal et, seni kapıda beklettim. Buyur, içeri gel de öyle konuşalım."deyip beni içeri buyur etti.

O önden kuşu alıp içeri girdi, ben de peşinden. Uzun bir koridorun içinde ilerledikten sonra en sonki kapıda durdu ve "Buyur kızım. Böyle geç."dedi. Gösterdiği yere girdiğimde buranın sade ama şık bir salon olduğunu gördüm. Ben gidip bir köşede otururken teyze, kuş ile birlikte başka bir odaya gitti.

"Bey! Bir bak hele. Bizim oğlanın kuşunu hanım bir kız buluvermiş. Kanadı yaralanmış. Tedavi edebilecen mi?"

Başka bir odanın kapısı açıldı ve yaşlı bir adamın sesi geldi.

"Geldim hanım geldim. Bir bakayım. Ver şöyle elime."

Teyze amcaya kuşu verdikten sonra elinde iki çay ile birlikte salona geldi. Bunu görünce mahcup bir şekilde ayağa kalktım.

"Efendim ne gerek vardı? Zahmet etmişsiniz."

"Otur kızım otur. Misafirimizsin sen. Edeben ev sahibi ikramda bulunacak tabi."dedi tebessüm ederek.

"Allah razı olsun efendim."

"Efendim ne bakayım?!"diye sahte bir kızgınlıkla ellerini beline koydu. "Patronun muyum ben senin? Benim adım Aytül. Teyze dersin, nine dersin ama efendim demeyesin emi kızım? Bizim tek Efendimiz Muhammed Mustafa (SAV)'dır."

"Olur Aytül teyzem. Haklısın."dedim gülümseyerek. Teyzeye hem hayran kalmış hem de çok sevmiştim. Bir süre sonra çaylarımızı içip sohbet etmeye başladık.

"Bu arada kızım, bizim oğlan derken öz oğlumuzdan bahsetmiyordum. Bizim çocuğumuz yok. Rabb'im nasip buyurmadı."

"Çok üzüldüm teyzeciğim. Allah yardımcınız olsun."

"Amin kızım amin. Sağ olasın. Kuşun sahibi olan bizim oğlan, yıllar önce vefat eden arkadaşlarımızın torunu. Sık sık bize gelir, gider. Gencecik oğlan bu yaşında neler yaşadı bir bilsen?"

FELAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin