~27.Bölüm~

3.1K 293 54
                                    

Hastaneye vardığımızda yoğun bakım servisinin önünde birçok kişinin toplanmış olduğunu gördük. Herkes bizden önce gelmişti bile. Salih ağabeyin telefonda konuştuğunu gördük. Herkesin dikkati zaten ondaydı.

"Tamam oğlum, sen merak etme. Hepimiz buradayız. Sen gelene kadar buradan ayrılmaya da niyeti yok kimsenin. Sen bir an önce ama sakince buraya gelmeye çalış Uraz." Cümlesini duyunca kiminle konuştuğunu anlamıştım. Zavallı Uraz! Sanırım o da buraya bu şekilde dönmek istemezdi.

Salih ağabey konuşmasını tamamlayınca Hilal söz aldı.

"Erdal ile Belgin'in durumu nasıl arkadaşlar?"

"Durum ciddiyetini koruyor kızlar maalesef."dedi Ferhat ağabey. Hepimizin yüzü asılmıştı, canımız sıkılmıştı. Rabb'im Sen yardımcımız ol.

Ferhat ağabeyin sözlerinden sonra üstüne daha kimse bir şey söyleyememişti. Bir süre sonra herkes bir köşeye çekilip beklemeye ya da dua etmeye başlamıştı. Ben de telefondan Kur'an'ı Kerim açıp okumaya başladım. Böyle boş duramazdım. Akşama kadar namaz vakitleri dışında sürekli Kur'an okumuştum. Onun dışında benim gibi kimse bir şey yiyip içememişti. Salih ağabey kızmıştı ama kimsenin içinden gelmiyordu, farkındaydı o da bunun.

En son yatsı namazını kıldıktan sonra vakit bir hayli ilerlemiş olduğundan Salih ağabey herkesi eve göndermeye çalışmış fakat kimse dinlememişti. Sonra uzun uzun nasihat edince daha fazla karşı çıkamamış, sabah erkenden gelmek şartıyla herkes evinin yolunu tutmuştu. Bir tek Salih ağabey ve Sedat ağabey kalmıştı.

Kızlarla birlikte bu sefer otobüsle dönmüştük evlerimize. Yolda giderken başımı Hilal'in omuzuna dayamıştım sürekli. Kızlardan bana en iyi gelen şüphesiz ki Hilal idi. Tuğba'nın aurasına benziyordu enerjisi. Belki de bu yüzden beni bu kadar çekiyordu kendisine. Eve gittiğimde büyükçe bir bardakta meyve suyu içmiştim. Hilal uyarmıştı bunun için. Yatmadan önce bir şeyler yiyip içmemi, aksi takdirde tekrar tansiyonum düşebileceğini söylemişti. Sonrasında ise kendisine rapor vereceğimi bile söylemişti. İşte bu yüzden seviyordum bu kızı. Bana bir aile gibi sahip çıkıyordu. Meyve suyunu içtikten sonra direkt yatmıştım zaten. Bir üç saat uyuduktan sonra Teheccüd namazına kalkmıştım. Erdal ve görev arkadaşı Belgin için dua etmiştim. Her gece kalkardım zaten. Teheccüd yanında tövbe, şükür ve kaza namazı da kılardım. Kaza namazım yoktu elhamdülillah ama olur ki bir namazı hakkıyla kılamamışımdır ya da kabul olmayacak sebepler vermişimdir diye yine de kılıyordum. Mahşer günü namaz konusunda hiçbir hesabım olsun istemiyordum. İnşaAllah da olmazdı. Namazlarım bitene kadar sabah namazı vakti girer, onu da kıldıktan sonra her gün birer cüz okur, yanında meal ve tefsir okuduktan sonra çalışma masama oturur, güneş doğana kadar ilim çalışırdım. İslami, fenni ne olursa...

Her gün sabahleyin spor yapmadan güne de başlamazdım. Kilo için değil, kilom ile bir problemim yoktu. Ben esasında dinç olmak için spor yapıyordum. Aksi takdirde tembel, üşengeç ve hep yorgun olmam kaçınılmazdı. Sporla dinç ve canlı hissedip güzel bir enerjiyle hayatıma devam edebiliyordum hamdolsun ki. Sporla kilo da hep dengede idi zaten, bu yüzden problemim yoktu. Spordan sonra duşa girer, ardından da çokça acıkmış olarak kahvaltımı yapardım. Pazartesi ve perşembeleri sünnet orucu tutuyordum zaten. Bugün pazar ve mesaim olduğu için iyi beslenmem önemliydi. Tabi bizimkilere yardımcı olmak için de güçlü ve beslenmiş olmalıydım. Her günkü rutinim olan bu programı gerçekleştirdikten sonra hazırlanıp hastaneye gitmiştim.

Hastaneye varır varmaz Nuran abla ameliyatta olduğunu, acilen yanına gelmemle ile ilgili mesaj atmıştı. Ama ben gidip Uraz'ı görmek istiyordum. Gelmiş midir acaba? Belki daha gelmemiştir. O gelene kadar ameliyat biterdi herhalde. Ondan mutlaka helallik almam gerekiyordu. Özellikle Erdal'ın durumunu gördükten sonra. Kimin ne zaman öleceğini bilemezdik, bu yüzden kimsenin hakkı üzerimde kalmamalıydı. Aksi takdirde bunun hesabını öbür tarafta veremezdim. Kul hakkı ciddi bir meseleydi. Daha fazla erteleyemezdim. Erdal bu durumda iken ondan nasıl helallik alacağımı da bilmiyordum ama bir yolunu bulmaya çalışacaktım. Buna mecburdum.

FELAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin