"Tuğbaaa? Masa dokuza bir dibek kahve."
"Tamaaam. İclal bunlar hanımlar bölümüne gidecek. Masa beş. Tost ve çay."
"Aldım."deyip mutfaktan zorlukla çıktım. Zira elimde iki ayrı tepsi vardı. Diğer tepsideki kahveleri dökmemek için ekstra bir çaba sarf ediyordum.
Hanımlar bölümüne geldikten sonra siparişleri masalara teslim edip Selim'e bakındım. Mutfağa girmek üzere iken seslendim.
"Selim?"
"Efendim İclal abla?"
"Oğlum beyler bölümüne iki soğuk baklava vardı. Götürdün mü onları?"
"Götürdüm ablam. Hah! Sen Selim kardeşini ne sandın? Şimşek gibi çalışıyorum evelAllah."diye sırıtan Selim'e gözlerimi kıstım. Bacak kadar boyu ile neler yapıyordu hele!
"Bırak zevzekliği de kankan olacak Lokman bey nerede? Beyler bölümüne iki limonata götürecekti."
"Az önce elinde limonatalar ile giderken gördüm zaten onu İclal abla."
"Tamam iyi. Hadi mutfağa gidelim. Sana vereceğim işler var daha."
"Şimşek Selim emrinizde ablacığım."deyince sen iflah olmazsın bakışı atıp başımı yanlara salladım. Bu çocuk beni gülmekten öldürecekti. Henüz 13 yaşında idi ama tavırlara bak! Lokman'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu pek ama en azından Lokman daha efendi ve uslu idi. Yan iki komşumuz Pelin ve Sare abla rica etmese onları işe alacağımı hiç düşünmezdim. Zira ikisi de annelerinin dediğine göre okumak istemiyormuş. Bari elleri ekmek tutsun diye benim yanıma vermişlerdi. Beni güvenilir buldukları için de çocuklarından yana içleri rahattı komşularımın. Bir gün ikisini de karşıma alıp neden okumak istemediklerini sormuştum.
"Abla bırak Allah aşkına! Milletin okuyup da nelere geldiklerini görüyoruz. Biz de mi kendimizi öyle mahvedelim yani? İşe giremedikten sonra, gerçekten yararlı bir şey öğrenemedikten sonra okumanın ne anlamı var?"demişlerdi bana yine küçücük boyları ile büyük laflar ederek. Annelerinin dediğine göre ikisi de oldukça zeki komşu çocukları idi ama Batı medeniyetinin verdiği eğitimi almak istemeyecek kadar gittikleri medresede bilinçlenmişler. Yoksa ikisi de tüm medrese derslerinde bir numara imiş. İkisinden de oldukça memnundum. İkisini de çok seviyordum, kendi evlatlarım gibi. Ben ve Tuğba beyler bölümüne nasıl bakacağız diye sürekli düşünürken Rabb'im imdadımıza Selim ve lokman'ı yetiştirmişti. Onlar da burayı çok seviyorlardı. Bir yandan medrese eğitimi alırken bir yandan da gelip burada çalışarak harçlıklarını çıkarıyorlardı evlatlarım. Ailelerine yük olmaktan oldukça kaçınıyorlardı.
"Rabia ablanızı gördün mü Selim? Aile bölümüne-"
"Götürdü İclal. Demin gönderdim onu."dedi Tuğba ellerindeki eldivenleri çıkararak. "Bugün bittim ben."
Gidip yanağından öptüm ve "Az kaldı. Biraz sonra paydos vereceğiz. Akşam namazına bir saat var daha."dedim.
"İclal abla akşam namazında kafesini kapatan tek müessese biz olabiliriz."diye güldü Selim.
"Biz küçük bir işletmeyiz Selim'ciğim. Hem namazdan sonra üst katta sohbet vereceğiz her zaman ki gibi. Biliyorsun."
"Selim, küçüğüm bunları da beyler bölümüne, masa ikiye götür ablam."diye dört çaydan oluşan tepsiyi uzattı Tuğba.
"Hemen Tubira ablam."diye asker selamı veren Selim tepsiyi aldığı gibi çıktı mutfaktan.
"Küçücük çocuğu da Tubira diye alıştırdın ya, helal olsun sana İclal!"deyince güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAH
Teen Fictionİclal Ilgın, üniversiteden yeni mezun olmuştur ve Kayseri'ye sağlıkçı olarak atanır. Gittiği şehri tanımadığı için bir süreliğine ev arayışına çıkar. Sonunda bulduğunda ise beklemediği bir sürpriz ile karşı karşıya kalır. Özel bir numara sürekli ken...