~16.Bölüm~

3.7K 332 48
                                    

"Buranın çok başka bir aurası var sanki."


"Ay ben de hissettim onu İclal. Bugün bu auranın kaynağı ne ise çok yoğun olduğu kesin."

"Aynen öyle. Neyse oyalanmadan otele gidelim hadi. Hava iyice karardı."

"Evet evet, çok iyi olur. Hem çok yorgunum hem de çok aç."

"Ben evde poğaça yapıp getirmiştim. Yemek ister misin? Yanında çay da var."

"Sen acıkmadın mı?"

"Vallahi ne yalan söyleyeyim, ben de çok acıktım."

"Ee birlikte yiyelim o zaman hadi."

"Eğer oturup yemeye zaman ayırırsak havabüsleri kaçıracağız ama?"

"O zaman şöyle yapalım. Havabüse binelim. Orada birkaç şey atıştırırız. Böylece otele gittiğimiz gibi uyuruz. Ne dersin?"

"Sen namaz kılmayacak mısın?"

"Müsait değilim. Sen?"

"Tevafuk işte. Ben de müsait değilim."deyince karşılıklı gülüştük. Sonra havabüslerden birine binip ücretlerimi ödedik ve uygun bir yere geçtik. Araç hareket edince de çay ve poğaçaları çıkarıp sohbet eşliğinde atıştırmaya başladık. Gerçekten de ikimizin de gözlerinden uyku akıyordu. Havaalanı da şehre öyle uzaktı ki ancak bir iki saate varabilirdik merkeze. Bu gidişle saat de ilerliyordu haliyle. Allah'tan o kadar özlemişiz ki birbirimizi, sohbet ede ede yol gözümüze o kadar çok gelmemişti.

Otele vardığımızda resepsiyondan anahtarımızı alıp odamıza çıktık. Tuğba'yla her zaman birlikte olalım diye iki yataklı oda tutmuştuk. Odaya çıkar çıkmaz pijamalarımızı giyip yatmıştık hemen. Gerçekten çok yorgun düşmüştük ve buluştuğumuzdan beri yatana kadar hep sohbet etmiştik. O kadar çok birikmişliğimiz vardı ki uzun uzun konuşsak da doyamıyorduk. Bu hele en yakın arkadaşın ise hiç doyulmaz idi.

En son uyumadan önce Tuğba yatağında, bana dönüp bir günlüğüne unuttuğum meseleyi hatırlattı.

"Nedense şu anonimin İstanbul'da yaşadığını hissediyorum."

***

"Tuğba hatırlıyor musun? Bir kere biz okula giderken Hazar'ı görmüştük de sen çalının arkasına saklanmıştın hemen."dedim gülerek.

"Sonra ben çıkayım diye 'orada kurbağa var' diye uydurdun ve ben de çığlık atarak çıktığımda Hazar ile göz göze geldim. Bilerek yaptın değil mi bunu?"

"Hazar'la ilgisi yoktu ama seni korkutmak hoşuma gidiyordu ne yapayım?" Gülmeyi durduramıyordum bir türlü.

"Aa ayıp ediyorsun ama? Sadece beni değil, sen herkesi korkutmayı seviyorsun. O gün senin yüzünden Hazar'a rezil olmuştum."deyip koluma vurdu. Bunun üzerine daha çok güldüm.

Sabah kalktıktan sonra karşılıklı, güzel bir kahvaltı yapmış, ardından balkona geçip yine karşılıklı kahve içmeye karar vermiştik. Bu arada da eskileri yâd ediyorduk. Kahvelerimiz bitince çıkacak, biraz gezdikten sonra bugün Üsküdar'da olan fuara gidecektik. En son sahaflara uğrayıp akşam ezanı okunmadan önce otelde olmayı planlıyorduk.

FELAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin